Giriş ya da Kayıt Ücretsiz!
 Anasayfa > Makaleler > Cecenistan > savaş ve barış.
 
Takvim
Mart 2008
P S Ç P C C P
          1 2
3 4 5 6 7 8 9
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
31
Kullanıcı Paneli
Merhaba Ziyaretçi
» IP: 64.208.172.178
Kullanıcı Adı
Şifre
Şifremi Unuttum
Kayıt

En son 5 Kullanıcı
zamor tuna_1963 smerseeo renoclubrur aydinguler

Online Kişiler
28

Online Kullanıcılar
0

Online Ziyaretçiler
28
01:   Yahoo spider
02:   Yahoo spider
03:   Yahoo spider
04:   78.172.x.x
05:   Yahoo spider
06:   78.181.x.x
07:   Yahoo spider
08:   85.0.x.x
09:   78.178.x.x
10:   88.252.x.x
11:   88.240.x.x
12:   64.1.x.x
13:   88.227.x.x
14:   81.213.x.x
15:   88.246.x.x
16:   Yahoo spider
17:   78.166.x.x
18:   64.208.x.x
19:   85.107.x.x
20:   Yahoo spider
21:   78.177.x.x
22:   Yahoo spider
23:   88.231.x.x
24:   Google spider
25:   88.228.x.x
26:   85.104.x.x
27:   88.232.x.x
28:   Yahoo spider

» Çoğul
175822
» Tekil
58627
Ana menü
Arama
Siteye Giren Üyeler
murathan07 00:17:10
Onur 00:22:21
zamor 00:49:37
Berkant034 00:59:47
tuna_1963 05:19:34
smerseeo 07:26:21
renoclubrur 13:06:05
aydinguler 13:17:56
supra_gt 15:14:32
nazario 20:08:57
Google Reklam2
savaş ve barış.
07/11/2007 20:37 Onur
çeçenler dosttur.

Savaş ve Barış

Yine oldukça hareketli günlerin yaşandığı İslam dünyasında bu sıralarda üç önemli olay gündemin baş sıralarında yer almaktadır. Biz de İslam dünyasındaki hareketliliğe neden olan gelişmelerin tümü üzerinde tek tek durma imkanına sahip olmadığımızdan bu ayki yazımızda söz konusu üç önemli olayın tahlilini yapmak istiyoruz. Bunlar, Dağıstan'daki bağımsızlık mücadelesi, Doğu Timor'daki referandum ve sonrasında meydana gelen kanlı olaylar ve Mısır'ın Şarmu'ş-Şeyh kasabasında Arafat yönetimiyle siyonist işgal devleti arasında imzalanan ittifaktır. Bu olaylarda "savaş" ve "barış" olguları öne çıktığından yazımıza "Savaş ve Barış (!) Üzerine" başlığını koymayı uygun gördük. Ancak buradaki işgalci siyonistlerle kutsal topraklara ihanet edenler arasında imzalanan ittifak hakkında kullanılan "barış" nitelemesinin bir yanıltmaca olduğuna özellikle dikkat çekmek istiyoruz. Şimdi Dağıstan'daki cihaddan başlayarak sözünü ettiğimiz olaylar hakkında bazı özet bilgiler vererek tahliller yapalım.

Dağıstan, coğrafi olarak Çeçenistan'ın doğusunda, Hazar Denizi'nin batısındadır. Hazar Denizi'ne kıyısının uzunluğu Azerbaycan kıyılarının uzunluğundan fazladır. Güneyden Azerbaycan, güneybatıdan Gürcistan, batıdan Çeçenistan ve Rusya, kuzeyden ise yine Rusya Federasyonu'na bağlı olan Kalmuk Cumhuriyeti ile çevrilidir. Başkenti Mohaçkale, Hazar Denizi'nin kıyısında bulunmaktadır. Şu anki resmi yapısı itibariyle Rusya Federasyonu'na bağlı bir özerk cumhuriyet statüsündedir. İki milyon civarında bir nüfusa sahip olduğu tahmin edilmektedir. Halkının çoğunluğunu Müslüman kökenliler oluşturur. Dağıstanlılar ve Kafkas halkları grubuna giren çok sayıda etnik unsuru barındırmaktadır. Bunların başında sekiz ayrı etnik unsuru kapsayan Avarlar gelmektedir. Tabii kaynaklar yönünden zengin olmasına rağmen ekonomik yönden çok ihmal edilmiş bir bölgedir. Bu yüzden Rusya Federasyonu'na bağlı özerk cumhuriyetlerin en geri kalmışı durumundadır. Bundan dolayı Dağıstan halkı topraklarının geçmişte Sovyetler Birliği'nin hakimiyetinde olmasından memnun kalmadığı gibi bugün de Rusya federasyonuna bağlı kalmasından memnun değildir. Özerk yönetim bölge halkını temsil etmekten çok uzaktır ve tamamen Moskova yönetiminin bir kuklasıdır. Resmi görevler çoğunlukla Rus kökenlilere verildiğinden Dağıstan'ın yerli halkı özellikle de gençler işsiz durumundadırlar. Yerli halk arasında ev endüstrileri, el sanatları, tarım ve hayvancılık yaygındır.

Dağıstan'ın karşı karşıya olduğu durumu her türlü ön yargıdan uzak bir şekilde tahlil ettiğimiz zaman Kosova'nın Sırp saltanatı altında bulunduğu dönemde karşı karşıya olduğu durumdan fazla farklı olmadığını görürüz. Farklı tarafı Dağıstan'ın özerk statüsünün kaldırılmamış olmasıdır ki bu da tamamen göstermeliktir. Bu durum sebebiyle bizim kanaatimize göre Dağıstan halkı da Çeçenistan'dakine benzer bir bağımsızlık mücadelesini başlatma arzusundaydı. Ancak karşı karşıya olduğu şartlar bunu zorlaştırıyordu. Bunu bilen Şamil Basayev etrafına topladığı mücahitlerle Dağıstan halkının bağımsızlık mücadelesine öncülük etmek için harekete geçti ve bölgeye girerek Rus işgal kuvvetlerine karşı ateşli bir mücadele başlattı.

Türkiye'deki malum medya organları da dahil olmak üzere çağdaş sömürgeci güçlerin çıkarlarına hizmet eden basın yayın organları Şamil Basayev'in bu hareketini işgal olarak nitelediler. Oysa burada işgalci olanlar Rus kuvvetleridir. Basayev ve çevresindeki mücahitler ise Dağıstan halkının özgürlük ve bağımsızlık arzularının gerçekleşmesi için bir hareket başlatmışlardır.

Rusya yönetimi Basayev hareketini bölge halkının desteğinden mahrum bırakabilmek için bu hareketi Vehhabilikle suçladı. Çünkü bölgede tasavvufi oluşumların belli bir etkisi olduğundan Vehhabiliğe karşı bir kitlesel tepki oluşmuş durumda. Ancak gelişmeler Rusya'nın bu suçlamalarının tutmadığını ve bu yönde yürüttüğü aleyhte propagandaların pek fazla etkili olmadığını ortaya çıkardı.

Rus kuvvetleri Dağıstan'da ummadıkları bir direniş ve mücadeleyle karşılaştıklarından bir anda şaşkına döndüler. Bu yüzden önemli kayıplar verdiler. Bu durum üzerine Rusya devlet başkanı Boris Yeltsin hükümeti değiştirerek Viladimir Putin'i başbakanlığa tayin etti. Yeltsin bu hükümet değişikliğini yaparken Putin'e çok güveniyordu ve onun Dağıstan meselesini bir - iki hafta içinde halledeceğini umuyordu. Ama gelişmeler tamamen onun beklediğinin tersi bir yönde oldu ve Rus işgal kuvvetleri mücahitlerin Buinaksk subay lojmanlarına saldırı düzenlemelerini engelleyemedikleri gibi önemli miktarda toprak da kaybettiler.

Bu konuda üzerinde durulması gereken bir konu da Rusya'da meydana gelen patlamalardır. Rusya yönetimi özellikle de Yeltsin'in başarılı olacağı ümidiyle iş başına getirdiği ve yahudi sermayesiyle de yakın irtibat içinde olduğu bilinen başbakan Putin bu olaylardan Dağıstan'daki mücahitleri sorumlu tuttu. Ancak mücahitler bu olayların sorumluluğunu üstlenmedikleri gibi kendilerinin Ruslarla savaş içinde olmadıklarını, Rusya işgaline karşı bir savaş verdiklerini vurguladılar. Bizim kanaatimize göre bu patlamaların arkasında bizzat Rusya istihbaratının olması da mümkündür. Çünkü Rus halkı Dağıstan'daki savaşa pek arka çıkmak istemiyordu. Bu patlamalarla halkta bir kitlesel tepki oluşturmayı ve Rus işgal güçlerinin savaşına arka çıkmasını, ayrıca dünya kamuoyunun Dağıstan'daki bağımsızlık mücadelesini bir tür terör olarak görmelerini sağlamayı amaçlamış olması mümkündür. Bazı yorumcular da Yeltsin'in Aralık'ta yapılacak parlamento seçimlerini ertelemek için bu patlamaları iyi bir bahane olarak kullanabileceğine dikkat çektiler.

Bu konuda son olarak şunu ifade edelim ki, Dağıstan'daki bağımsızlık mücadelesinin başarıya ulaşması Rusya'ya çok şey kaybettirecektir. Çünkü bu durumda birinci olarak bağımsızlık ateşinin tüm Kafkasya'yı kuşatması mümkündür. İkinci olarak Dağıstan - Çeçenistan işbirliğinin oluşması ve böylece Rusya'nın bölgedeki inisiyatifinin zayıflaması söz konusudur. Ayrıca şu an Rusya dışında sadece Gürcistan'la uluslararası sınırı olan Çeçenistan'ın o zaman Hazar Denizi ve Azerbaycan ile de Rusya engeli olmaksızın irtibatı sağlanacaktır. Bunun yanı sıra Dağıstan, Hazar Denizi'yle uzun bir kıyısının olması ve petrol rezervlerine sahip olması sebebiyle Rusya açısından ekonomik ve stratejik öneme sahiptir. Dolayısıyla Dağıstan'dan kolay kolay vazgeçme niyetinde değildir. Bu yüzden Dağıstan'daki savaşın uzun sürmesi muhtemeldir.

Doğu Timor meselesi aslında sömürgeci güçlerin geriye bırakmış oldukları bir yaradır. Ancak ilginçtir ki bu yarayı, Endonezya'daki son değişim sürecinden sonra yine çağdaş sömürgeci güçler kaşımışlardır ve son zamanlarda yaşanan olaylara giden yolu açmışlardır. Doğu Timor, 1975'e kadar Portekiz işgali altındaydı ve bu işgal esnasında gerek misyonerlik faaliyetleriyle gerekse nüfus kaydırma politikasıyla bu bölgede hıristiyan bir nüfus oluşturuldu. 1975'te Endonezya burayı Portekiz işgalinden alınca da Jose Gusmao adında bir papazın liderliğinde ayrılıkçı hareket ortaya çıkarıldı. Diktatör Suharto'nun saltanatına son verilmesi üzerine de çağdaş sömürgeci güçler bölgede kendilerine bir üs edinmek amacıyla Doğu Timor meselesine el atarak bir referandum yaptırdılar. Bölgede dediğimiz yollarla bir hıristiyan nüfus oluştuğundan ve bunlar Endonezya'dan ayrılmaları durumunda kendilerine birtakım dış güçlerin sahip çıkacağını dolayısıyla ekonomik durumlarının iyileşeceğini umduklarından ayrılmayı tercih ettiler. Ancak ayrılmaya karşı çıkanlar da az değildi ve bu kez onlar ayaklanarak ayrılıkçılardan intikam almaya kalkıştılar. Sömürgeci güçler olaylardan genellikle Endonezya hükümetini sorumlu tutuyor. Ancak olayların alt yapısını ve arka planını incelediğimizde asıl suçluların İslam coğrafyasında bu tür yaralar açan sonra da yeri geldikçe o yaraları kaşıyan çağdaş sömürgeci güçler ve onların yön verdiği uluslararası kuruluşlar olduğunu görürüz. Şimdi Doğu Timor'da bağımsız devlet oluşturulması için yoğun bir çaba harcanıyor. Ancak bunun gerçekleşmesi Doğu Timor sorununu kesin bir çözüme kavuşturmayacaktır. Çünkü geçmişte Jose Gusmao liderliğindeki ayrılıkçı hareket Endonezya'nın başını ağrıttığı gibi, gelecekte de Endonezya'yla birleşme yanlısı olanlar bağımsız devleti zorlayacaklardır.

Arafat'ın İsrail işgal rejimiyle Mısır'ın Şarmu'ş-Şeyh beldesinde imzaladığı son ittifak bir "barış" adımı olmaktan çok yeni bir hıyanettir. Arafat bu ittifakla Filistin davasına ve halkına yeni ihanetlerde bulunmuştur. Bu ittifak daha önce imzalanmış Wye Plantation anlaşmasının uygulamaya geçirilmesiyle ilgilidir. Oysa normalde imzalanmış bir anlaşmanın uygulamaya geçirilmesi için ek bir anlaşmaya ihtiyaç yoktur. Bu durum İsrail'le imzalanan anlaşmaların bir güvencesinin olmadığını ortaya koymaktadır. Wye Plantation anlaşması başlı başına bir ihanetti. Şarmu'ş-Şeyh ittifakında ise bazı ek tavizler verilerek yeni ihanetlerde bulunulmuştur. Bunları sadece kısa notlar halinde zikredelim:

İsrail zindanlarında dört bin civarında Filistinli tutuklu bulunduğu halde serbest bırakılacakların sayısı 350'yle sınırlı tutulmuş üstelik bunların da bağımsızlık mücadelesine katılabileceklerinden şüphelenilecek kişilerden olmamalarına karar verilmiştir.

Kudüslü tutukluların pazarlık dışı tutulmasıyla Kudüs davasına başlı başına bir ihanette bulunulmuştur.

Filistin devletinin ilanı için İsrail'in muvafakatı şartı kabul edilmiştir.

Batı Yaka'da özerk yönetime devredilmesi kararlaştırılan bölgelerden işgalci askerlerin çekilmesi işleminin ertelenmesi kabul edilmiştir.

Yahudi yerleşim merkezleri inşaatının durdurulması şartı aranmadan "nihai anlaşma merhalesi" görüşmelerinin başlatılması kabul edilmiştir.

Şarmu'ş-Şeyh ittifakından kısa bir süre sonra "nihai anlaşma merhalesi" görüşmelerinin ilk adımı atıldı. Bu merhalede Kudüs meselesi, mültecilerin yurtlarına dönmesi, Batı Yaka'daki toprakların mülkiyet hakkı vs. gibi Filistin davasının en temel meseleleri görüşülecek. Ancak Arafat yönetimi şimdiye kadar imzaladığı anlaşmalarla kendini işgalciler karşısında zelil duruma düşürdüğünden ve birçok yönden onlara mahkum hale getirdiğinden söz konusu temel konuların görüşüleceği merhalede kararlı tavır takınması pek muhtemel görünmüyor. Zaten şimdiye kadar takındığı tavır da böyle bir şeye niyetli olmadığını gösteriyor.  

Savaş ve Barış   
Yorum Yok.
İsim
Email
Yardım
Saat
Yeni Proğramlar
Yeni Haberler
Anket
Mesajlar
Giriş ya da Kayıt Mesaj göndermek için!
Arayüz
Google Reklam1
Sitemizden Hoşlandınız mı?
Çok kullanışlı.
Evet güzel
Gelişmesi lazım.
Beyenmedim.
Tasarım Kötü!
İçerik Kötü!
Sonuç
(32 Yorumlar)
 
Bana Ulaşmak için MSN : msn'adresinden ulaşabilirsiniz.

Bu site bir bilgi paylaşım sitesidir. Kaynak belirtilmeden hiç bir yazı, döküman, içerik gibi unsurlar alınamaz https://TRBILGI.NET

Site Haritası

 Bu site http://www.trbilgi.us ( united stages ) içerikli domaini desteklemektedir.

MemHT Portal is a free software released under the GNU/GPL License by Miltenovik Manojlo