Filistinliler hakkında genel bilgiler.
Giris
Filistin bir devlet degildir. Ancak, Islam cografyasinin önemli bir toprak parçasidir. Ayrica Filistin özellikle ülkemizde çok az bilinmekte ve yanlis taninmaktadir. Çagdas emperyalizmin hizmetindeki basin yayin organlari, Filistin topraklarinin önemli bir kismini "Israil" olarak tanittigindan Islami camiada da Filistin'in neresi oldugu tam ve net olarak bilinmiyor. Oysa o bölgede "Israil" diye bir toprak parçasi yoktur. Israil, siyonistlerin kurmus oldugu bir isgal devletidir ve 1099-1187 arasinda devam eden haçli isgalinden farkli degildir. Sonunun da farkli olmayacagini Yüce Kur'an haber vermektedir.
Bunun yani sira Filistin sadece özerk yönetimin kontrolüne verilen topraklardan ibaret degil, siyonistlerin isgalindeki topraklarla birlikte bir bütündür. Ama bugün statü itibariyle Filistin topraklari üç parçaya ayrilmistir: Birincisi: BM kararlarinda "Israil" olarak gösterilen ve 1948'de isgal edilmis bölge. Toplam 20 bin km2'den ibaret olan bu bölge Bati Kudüs'ü de içine alir. Ancak Israil, Mescidi Aksa'nin bulundugu Dogu Kudüs'ü de bu bölgeye ilhak etmistir. Isgal devleti bu bölgenin etrafina çizdigi siniri "yesil hat" olarak adlandirir. Filistin halki arasinda da bu bölge "1948'de isgal edilmis topraklar" kisaca "1948 topraklari" diye zikredilir. Ikincisi: Siyonistlerin 1967'de isgal ettikleri ve "yesil hat"tin disinda kalan ancak özerk yönetimin kontrolüne vermemis olduklari bölgelerdir. Bu statüdeki topraklar Gazze'de ve Bati Yaka bölgesinde yer almaktadir. Üçüncüsü: Özerk yönetime verilmis topraklardir. Bu topraklar da yine Gazze ve Bati Yaka'da yer alir. Ikinci ve üçüncü statüye giren topraklarin toplami 8 bin km2 civarindadir.
Filistin'le ilgili önemli bir nokta da sudur: Bu konu bir dava olarak sikça gündeme getirilse de Türkiye'deki Islami camiada bile Filistin çok az taninmaktadir. Bu yüzden Filistin'in net olarak neresi oldugu bile bilinmiyor. Bazilari da Filistin'in sadece Kudüs, Bati Yaka ve Gazze'den ibaret oldugunu isgalci siyonistlerin de buralari isgal ettiklerini saniyorlar.
Biz de bu sayimizda Filistin'i genel olarak tanitmayi uygun gördük. Ancak bilgileri degerlendirirken Filistin topraklarinin yukarida belirttigimiz statülerini göz önünde bulundurmamiz gerekiyor.
Filistin Hakkinda Genel Bilgiler
Önemli sehirleri: Kudüs (Nüfusu: 550.000), Yafa, Hayfa, Gazze, Nablus, Eriha, Akka.
Yüzölçümü: 28.220 km2 (20,000 km2'lik kismi "yesil hat" içinde, kalan kismi bu hattin disinda yer almaktadir. "Yesil hat" içinde kalan bölge BM kararlarinda "Israil" olarak gösterilen bölgedir.
Nüfusu: 8 milyon 500 bin (2000 tahmini). Bu nüfusun 6 milyonu "yesil hat" içindeki bölgede, 1 milyonu Gazze'de, 1 milyon 500 bini Bati Yaka bölgesinde yasamaktadir. "Yesil hat" içindeki nüfusun yaklasik 1 milyonu Filistinli kalani yahudidir. "Yesil hat" içinde yasayan Filistinlilere "Israil vatandasi" sifati ve "Israil" kimligi verilmektedir. Gazze'deki yahudi yerlesim birimlerinde 5-6 bin kadar yahudi yasamaktadir. Kalan nüfusun tamami Müslümandir. Bati Yaka'daki yahudi yerlesim merkezlerinde 150 bin civarinda yahudi yasamaktadir. Kalani Filistinlidir. Filistinlilerin % 5'i hiristiyan, % 95'i Müslümandir. Nüfusun % 87'si sehirlerde yasamaktadir.
|
|
Km2 basina düsen insan sayisi: Genel ortalama: 300.
Ancak nüfus yogunlugu konusunda bölgeler arasinda büyük bir dengesizlik mevcuttur. Gazze'nin alani 400 km2 kadar oldugundan bu bölgede km2 basina düsen insan sayisi 2500'ü bulmaktadir. Bu bölgedeki nüfus yogunlugunun bu kadar fazla olmasinin sebebi 1948'de isgal edilmis topraklardaki Filistinlilerin birçogunun bu bölgeye göç etmeye zorlanmis olmasidir. Bu yüzden Gazze'deki nüfusun üçte ikisi mülteci kamplarinda yasamaktadir. Bati Yaka bölgesinde nüfus yogunlugu 200 civarindadir. "Yesil hat" içinde kalan bölgenin yaklasik 12 bin km2'lik bölümünü Nakab ve Eylat çölleri olusturur ve bu bölgelerde nüfus yogunlugu oldukça düsüktür. Bu yüzden bu topraklardaki 6 milyon nüfusun büyük çogunlugu 8 bin km2'lik alana yayilmistir. Dolayisiyla bu bölgede de ortalama nüfus yogunlugu 700 civarindadir.
Nüfus artis hizi: Genel ortalama: % 3.7
Yahudiler arasindaki dogal nüfus artis hizi % 2'nin altindadir. Yahudilerin nüfuslarinin artmasinin sebebi dünyanin degisik ülkelerindeki yahudi azinliklarin isgal altindaki Filistin topraklarina nakledilmesidir. Filistinlilerde ise dogal nüfus artis hizi Gazze'de % 4,3, Bati Yaka'da % 3,5 civarindadir.
Etnik yapi: 1948'de isgal edilmis olan topraklarda yasayanlarin % 82'si yahudi, % 18'i Filistinlidir. 1967'de isgal edilmis olan Bati Yaka'da ise nüfusun % 90'ini Filistinliler, % 10'unu yahudiler olusturur. (Dogu Kudüs'teki nüfus bu oranlamanin disindadir.) Filistinlilerin tamamina yakini Araptir, az sayida Çerkez vardir. Dünyanin degisik yörelerinden getirtilen yahudiler sürekli yenileri insa edilen yahudi yerlesim merkezlerine yerlestirildiginden, Filistinliler de göçe zorlandigindan etnik yogunluk devamli yahudilerin lehine degismektedir. Örnegin 1993'te "yesil hat" içinde kalan bölgede Filistinlilerin orani % 21'di. Bugün bu oran yaklasik % 18'e düstü.
Dil: Yahudiler Ibranice, Filistinliler Arapça konusur.
Din: "Yesil hat" içindeki topraklarda yasayanlarin % 82'si yahudi, % 5'i hiristiyan, % 11'i Müslümandir. 1967'de isgal edilmis olan Dogu Kudüs ve Bati Yaka bölgelerinde ise nüfusun % 76'si Müslüman, % 17.5'i yahudi, yaklasik % 5.5'i hiristiyan, kalani da diger dinlere mensuptur. Müslümanlarin geneli sünni ve safiidir. Gazze'de 5-6 bin civarinda yahudi bulunmaktadir, kalan nüfus Müslümandir.
Cografi durumu: Ortadogu bölgesinde bulunan Filistin topraklari güneyden Lübnan, güneydogudan Suriye, dogudan Ürdün, kuzeyden Kizildeniz'in Akabe Körfezi, kuzeybatidan Misir, batidan Akdeniz ile çevrilidir. En önemli akarsulari Seria Nehri olarak da adlandirilan Ürdün Nehri'yle Yermük Nehri'dir. Israil isgali altindaki Filistin topraklariyla Ürdün topraklari arasinda sinir olusturan Ürdün irmaginin dogusu Dogu Yaka, batisi Bati Yaka olarak adlandirilir. Her iki yaka da tarima elverisli düzlüklerden olusmaktadir. Ürdün Irmagi batisi isgal altinda, dogusu Ürdün'ün elinde olan Lut gölüne akar. Ölü Deniz olarak da adlandirilan Lut gölü tuz ve fosfat bakimindan zengindir.
Yönetim sekli: Bugünkü Filistin topraklarinin üzerindeki yönetim bir siyonist isgal yönetimidir. Gazze ve Bati Yaka'nin bir bölümünde kurdurulan özerk yönetim ise isgal yönetimine bagli bir yerel yönetim niteligindedir. Özerk yönetim Gazze'nin yahudi yerlesim merkezlerinin disinda kalan kisminin tamaminda, Bati Yaka'nin ise sekiz vilayet merkeziyle kirsal bölgesinin bir kisminda söz sahibidir. Ancak vilayet merkezlerinden el-Halil'in % 20'lik kismi isgal yönetiminin kontrolüne birakilmistir. En son anlasmalarla birlikte verilen de dahil olmak üzere Bati Yaka bölgesinde özerk yönetimin kontrolüne verilen topraklar bu bölgenin % 41'ine tekabül etmektedir. Ancak bu topraklar bir bütünlük arz etmez. Birbirinden ayrilmis gettolar seklindedir. Dolayisiyla Filistinliler özerk yönetimin kontrolündeki bir bölgeden diger bölgeye geçerken dört ayri kontrol noktasindan geçmek zorunda kaliyorlar. Bunlardan ikisi özerk yönetimin ikisi de isgalci siyonistlerin kontrol noktalaridir. Özerk yönetim dis islerinde tamamen isgal yönetimine baglidir. Emniyet güçlerini sadece Filistinlilere karsi kullanma hakkina sahiptir. Örnegin kendi kontrolündeki bölgelere yahudi yerlesimciler girseler bile onlara karsi güvenlik güçlerini kullanma yetkisi yoktur. Bu bölgede oturan yahudi yerlesimcilere karsi özerk yönetime bagli emniyet güçlerinin kullanilmamasi imzalanan anlasmalarda sarta baglanmistir. Özerk yönetim ayni zamanda despotik bir baski rejimi sifati almistir. Filistinlilere baski ve zulümde isgalci siyonistlerden geri kalmamaktadir.
Tarihi: Filistin birçok peygamberin yasamis oldugu bir beldedir. Kur'an-i Kerim'de de bu topraklarin kutsal kilindigi ifade edilmektedir. Filistin topraklarinin peygamberler diyari olmasi bu topraklarin vahye dayanan bütün dinlerde kutsal sayilmasini ve kendisine özel bir deger verilmesini saglamistir. Vahye dayanan dinlerin sonuncusu olan Islâm da bu topraklara ayri bir deger vermistir. Kudüs'teki Mescidi Aksa da Müslümanlarin ilk kibleleri olmustu. Dolayisiyla Kudüs ve Mescidi Aksa Müslümanlar için bu açidan da ayri bir deger tasir.
Kudüs'ün ve Filistin topraklarinin Islâm açisindan tasidigi deger ve kudsiyet dolayisiyla Medine'de kurulan Islâm devletinin kuzeye dogru sinirlarinin genislemesiyle birlikte Müslümanlar Filistin topraklarina yöneldiler. Hz. Ebu Bekir (r.a.) Filistin üzerine M. 633'te iki küçük birlik gönderdi. Bu birlikler önemli basarilar gösterdiler. Daha sonra 634'te Islâm ordusunun Remle yakinlarinda Bizans ordusuna karsi kazandigi zaferle Kudüs disindaki bütün Filistin topraklari fethedildi. Kudüs'ün fethi ise 638'de ikinci halife Hz. Ömer (r.a.) döneminde gerçeklesti. Bu fetihten sonra Kudüs ve çevresi 1099'a kadar sürekli Müslümanlarin hâkimiyetinde kaldi. 1099'da haçli ordularinin kirk gün süren siddetli kusatmalari sonunda bu kutsal belde hiristiyanlarin eline geçti. Haçlilar Kudüs'ü isgal ettikten sonra bir hafta süreyle sehirde katliam gerçeklestirdiler. Bu katliamda Müslümanlardan yetmis bin kisi öldürüldü. Haçli isgali 88 yil sürdü. Bu isgale 1187 yilinda Salahuddin-i Eyyubi son verdi. Haçlilarin Kudüs üzerindeki ikinci hâkimiyetleri, bir ara Misir hükümdarligi yapan Isa el-Kâmil'in 1243'te Kudüs'ü, kendisine ve kardesine yardimci olan Bizans imparatoruna hediye etmesiyle gerçeklesti. Ancak bu hediye olayinin üzerinden birkaç ay geçmeden Müslümanlar, Necmeddin el-Eyyubi'nin komutasinda Kudüs'ü geri almayi basardilar.
Yavuz Sultan Selim'in 1516'da gerçeklestirdigi Misir seferi sonrasinda Kudüs ve Filistin, Osmanli devletine baglandi. 1918 Ingiliz isgaline kadar da Osmanli yönetiminde kaldi. Ingilizlerin 1918'de Filistin topraklarini isgal etmeleri zamanin Mekke serifi ve bugünkü Ürdün kralliginin kurucusu Serif Hüseyin'in yardimiyla oldu. Ingiliz disisleri bakani Artur Belfur tarafindan 1917'de Filistin topraklari üzerinde bir yahudi devleti kurdurulacagi yolunda bir deklarasyon yayinlandi. Çok geçmeden Ingilizler Filistin topraklarini isgal ettiler. Ingiliz isgali 24 Temmuz 1922 tarihinde bugünkü Birlesmis Milletler konumunda olan Milletler Cemiyeti tarafindan onaylandi ve Filistin topraklari resmen Ingilizlerin vesayetine verildi.
Ingiliz isgalinden sonra yahudilerin Filistin topraklarina göçü de hizlandi. Isgal yönetimi yahudilerin bu topraklara yerlesebilmeleri için her türlü imkâni hazirliyordu. Bunun yani sira isgalle birlikte katliamlar, sürgünler ve haksizliklar da basladi. Ingiliz isgalciler bir yandan Müslümanlari öldürerek mülklerini ellerinden alirken diger yandan yahudilerin bu topraklardan mülk edinmelerini ve yerlesmelerini kolaylastiriyorlardi. Filistinli Müslümanlar isgal yönetimine ve yahudi göçüne karsi mücadele ettiler. Bu dogrultuda zaman zaman ayaklanmalar gerçeklestirildi. Filistinliler mücadelelerini organize için örgütler de kurdular. Yahudi göçüne karsi gerçeklestirilen en genis çapli hareket 15 Nisan 1936'da Kudüs müftüsü Emin el-Huseyni'nin öncülügünde baslatilan genel grevdir. Alti ay süren grevden sonra yahudi göçünü durdurma sözü veren Ingilizler daha sonra sözlerinden döndüler. Grevde öncülük edenleri de ya öldürdü, ya sürgün etti, ya da hapse attilar.
Ingiliz isgalinin ilk dönemlerinde yahudilere saglanan bütün kolayliklara ve uluslararasi siyonist teskilatlarinin bütün tesviklerine ragmen yine de yahudi göçü istenen düzeyde olmadi. Öyle ki 1918'le 1933 arasinda Filistin topraklarina göç eden yahudi göçmen sayisi 100 bini geçmemistir. Bunun üzerine Avrupa'da bir Nazi firtinasi estirildi. Bu firtinayla birlikte holokost (yahudi soykirimi) hikayeleri de bütün Avrupa'yi sardi. Bunun üzerine yahudilerin Filistin'e göçleri de hizlandi ve 1945'e gelindiginde Filistin topraklarina yerlesen yahudi sayisi sekiz yüz bini buldu. Yani Nazi firtinasi ve holokost masallari yahudi göçünün hiz kazanmasina ve "Israil" devletinin kurulmasi için gereken insan unsurunun olusmasina imkan saglamistir. Bundan dolayi Avrupali birçok tarihçi Nazi firtinasinin arkasinda uluslararasi siyonist örgütlerin oldugu görüsünü savunmustur. Tarihi gerçekler de bu görüsü desteklemektedir.
Ingilizler yerlerine yahudileri birakarak 1947'de Filistin'den çekilmeye basladilar. Bunun hemen arkasindan yahudiler kendi devletlerini kurabilmek için bir iç çatisma baslattilar. Birlesmis Milletler Genel Kurulu 1947'de Filistin topraklarinin Araplarla yahudiler arasinda paylastirilmasina dair bir karar aldi. 181 sayili bu karar Filistin topraklarinin % 55'ini ve verimli kisimlarini yahudilere, genellikle verimsiz ve çölden ibaret % 45'ini de Araplara veriyordu. Yahudilerin çikardiklari tedhis olaylari ve iç savas sebebiyle Ingilizler 1948'de Filistin topraklarindan tamamen çekildiler. Bunun ardindan yahudiler, BM'in kendilerine verdigi topraklarin üçte biri oraninda daha toprak isgal ederek 14 Mayis 1948'de Israil devletinin kurulus deklarasyonunu yayinladilar. Israil'in kurulusu ve bu kurulusun 181 sayili BM Genel Kurulu kararina dayandirilmasiyla 960 bin Filistinli Arap evsiz, mülteci durumuna sokuldu.
Filistinlilere yapilan zulüm ve iskencelerin yani sira Israil'in 52 yillik ömründe alti büyük savas vardir. Bunlarin birincisi 1948'de Israil'in kurulusuyla birlikte patlak veren savas, ikincisi 1956'da bu ülkenin Fransa ve Ingiltere'nin destegiyle Misir'a karsi açtigi savas, üçüncüsü 1967'de ABD desteginde Misir, Suriye ve Ürdün'e karsi gerçeklestirilen savas, dördüncüsü 1968'de Ürdün'e saldiri, besincisi 1973'te Israil tarafindan baslatilan Arap - Israil savasi, altincisi da 1982 Lübnan isgalidir. Bu ülkenin tek tarafli olarak gerçeklestirdigi, komsularina karsi saldirilar da eklenince Israil'in savassiz bir gününün geçmedigi söylenebilir.
Filistin halki da sürekli bir bagimsizlik mücadelesi verdi. Zaman zaman çesitli kanli çatismalar oldu. Ancak en genis çapli mücadele 8 Aralik 1987'de Filistin Islâmi Direnis Hareketi (HAMAS)'nin öncülügünde baslatilan intifadadir. Intifada, 7 Aralik 1987'de Filistinli isçileri tasiyan arabaya bir yahudinin kamyonetiyle çarparak dört Filistinlinin ölümüne dokuz Filistinlinin de yaralanmasina sebep olmasi üzerine basladi. Israil'in intifadayi durdurmak için basvurdugu uygulamalarin hiçbiri sonuç vermedi. Bunun üzerine gerçekte Filistin halkini temsil etmeyen bazi kisileri karsisina alarak onlarla baris görüsmeleri yapmaya basladi.
Filistin meselesinin "baris (!)" yoluyla bir çözüme kavusturulmasi için görüsmelere 1991 Ekim'inde Ispanya'nin baskenti Madrid'de baslandi. 1992'de de devam edildi. Ancak bütün yil boyunca aralikli olarak degisik yerlerde gerçeklestirilen baris görüsmelerinden herhangi bir sonuç alinamadi. Filistin Islâmi Direnis Hareketi, bu görüsmelere ve siyonistlerle pazarliga oturmaya basindan itibaren karsi çikti. Sonuçta 13 Eylül 1993 tarihinde Gazze-Eriha Anlasmasi olarak da bilinen Oslo Ilkeler Anlasmasi imzalandi. 4 Mayis 1994'te de Gazze bölgesinde ve Bati Yaka'nin Eriha kentinde bir özerk yönetim olusturulmasini öngören Kahire Anlasmasi imzalandi. Anlasmaya göre Filistin topraklarinin % 5'inden daha az bir kisminda siyonist Israil yönetimi kontrolünde, yerel hizmetleri yürütme ve iç güvenligi saglama disinda hiçbir yetkiye sahip olmayan bir özerk yönetim kurulacak buna karsilik siyonistlerin kalan Filistin topraklari üzerindeki hâkimiyeti resmen taninmis olacakti. Bunun arkasindan Bati Yaka'da özerk yönetimin kontrolüne verilecek sehir merkezinin yediye çikarilmasina dair Taba Anlasmasi imzalandi. Ancak bu anlasmada Bati Yaka'nin el-Halil sehri müstesna tutuldu. Sonra el-Halil'in sadece yüzde sekseninin özerk yönetime verilmesini, % 20'sinin ise isgal yönetiminin kontrolünde birakilmasini öngören el-Halil Anlasmasi imzalandi. Ünlü Hz. Ibrahim Camisi ise isgalcilerin kontrolüne birakilan bölgede yer almaktadir. Arkasindan Bati Yaka'daki kirsal bölgenin bir kisminin özerk yönetime devredilmesine dair Wye Plantation Anlasmasi imzalandi. Kudüs, mülteciler, su kaynaklarinin kullanilmasi, Bati Yaka'daki yahudi yerlesim merkezlerinin durumu vs. gibi bazi temel konular ise "nihai anlasma merhalesi"ne birakilmistir. Normalde bu merhalenin geçtigimiz yil baslamis olmasi gerekiyordu. Ancak Israil'in pürüz çikarmasi sebebiyle henüz baslatilamadi. Ayrica yukarida sayilan anlasmalarda görünüste özerk yönetime bir seyler veriliyormus gibi görünse de hepsinde Filistin halkinin gelecegine ipotek koyan, haklarinin gasp edilmesini mesrulastirmayi amaçlayan ihanet yönlü içerikler yer almaktadir. Biz bu anlasmalarin ihanet yönleriyle ilgili bilgileri degisik yayin organlarinda yayinlanan yazilarimizda verdik.
Islami Hareket: Filistin'deki Islâmi olusumlarin basinda kisa adi HAMAS olan Filistin Islâmi Direnis Hareketi gelmektedir. Bu hareket Müslüman Kardesler'in bir kolu sayilir. Hareketin çekirdegini de 1948'de Müslüman Kardesler'in kamplarinda egitilen Filistinli gençler olusturmuslardir. Ancak adini en çok 1987'de baslayan intifadadan sonra duyurmaya basladi. Intifadanin basindan beri öncülügünü etmistir. Hareketin en güçlü oldugu bölge Gazze'dir. Ancak Filistin'in diger bölgelerinde de öteki gruplardan daha güçlüdür. Özellikle üniversite ögrencileri arasinda etkilidir. Örgütün Izzettin Kassam Birlikleri adini tasiyan bir askeri kolu vardir. HAMAS, kurdugu özel okullar, yardim kuruluslari, saglik klinikleri, zekât komiteleri vasitasiyla da Filistin halkina hizmet etmektedir. Bu hizmetleriyle Filistin halkinin genis çapli destegini kazanmistir. "Yesil hat" içindeki bölgelerde faaliyet yürüten Islami olusum ise "Islami Hareket"tir. Bu olusum da Müslüman Kardesler cemaatinin çizgisinde ve HAMAS'la ayni paraleldedir. Farkli isimlerle çalisilmasinin sebebi "yesil hat" içinde kalan topraklarla diger bölgeler arasindaki statü farkidir. Bu olusum daha çok siyasi ve sosyal faaliyetlere agirlik vermektedir. Olusumun lideri Raid Salah da "yesil hat" içinde kalan Ummu'l-Fahm sehrinin belediye baskanidir. Islami Hareket yerel seçimlere giriyor ancak Israil'in parlamentosu niteligindeki Knesset'e girmeye ve Israil parlamento seçimlerinde oy kullanmaya karsi çikiyor.
HAMAS'tan sonra Islâmi Cihad Örgütü gelir. Bu örgüt kurulusunu 1986'da gerçeklestirdi ve bazi küçük Islâmi gruplari bünyesinde topladi. Halk arasinda genis bir taraftar kitlesine sahip degildir. Islami Cihad Hareketi'nin kurucusu Malta'da sehit edilen Dr. Fethi Sikaki'dir. Su anki lideri Dr. Ramazan Abdullah Sallah'tir.
Ekonomi: Yahudilerde kisi basina düsen ulusal gelir 11.330 dolardir. Bu miktar Bati Yaka bölgesindeki Filistinlilerde 1200 dolar, Gazze'deki Filistinlilerde ise 550 dolar civarindadir. "Yesil hat" içinde kalan topraklarda yasayanlarin % 21'i sanayi sektöründe, % 3.3'ü tarim alaninda, Bati Yaka'da yasayanlarinsa % 13'ü sanayi sektöründe, % 20'si tarim alaninda çalismaktadir. "Yesil hat" içinde kalan topraklarin % 28'i, Bati Yaka topraklarinin % 32'si tarima elverislidir. Yahudilerde ortalama 5 kisiye, Bati Yaka bölgesindeki Filistinlilerde 16 kisiye, Gazze bölgesinde de 30 kisiye bir motorlu ulasim araci düsmektedir.
Gazze bölgesinin ekonomik durumu hakkinda ayrica su bilgileri vermekte yarar görüyoruz: Bölge ekonomisi daha çok tarim, sanayi ve balikçiliga dayanir. Yetistirilen tarim ürünlerinin basinda çesitli sebze ve meyveler gelir. Tarim ürünlerinden elde edilen gelirin gayri safi yurtiçi hasiladaki payi % 22'dir ve çalisan nüfusun % 19.5'i bu alanda is görmektedir. Önceleri daha çok balik avlaniyor ve nüfusun %11'i geçimini balikçilikla sagliyordu. Ancak sözde özerk yönetimle isgal devleti arasinda imzalanan anlasmalarla "özerk yönetim"in sinirlarinin deniz kiyisinda bittigi kabul edilerek Gazzelilerin Akdeniz'de balik avlamalarina yasak kondu. Bu ise onbinlerce insanin issiz sekilde ortada kalmasina sebep oldu. Yine söz konusu anlasmalardan önce çok sayida Gazzeli "yesil hat" içine girerek çalisma imkani bulabiliyordu. Ama bu anlasmalardan sonra girisler zorlastirildigindan on binlerce insan da bu yüzden issiz kaldi. Dolayisiyla Gazze bölgesinde bugün issizlik orani % 60'a fakirlik orani ise % 97'ye çikmistir. Bu durum söz konusu anlasmalarin gerçek yüzünü gösteren hakikatlerden sadece iki kisa not. Anlasmalarin gerçek yüzü incelendiginde ne büyük ihanetler içerdigi çok daha belirgin bir sekilde anlasilacaktir.
Saglik: "Yesil hat" içindeki topraklarda ortalama 350 kisiye, Bati Yaka'da 1500 kisiye, Gazze'de ise 2000 kisiye bir doktor düsmektedir.
|