Giriş ya da Kayıt Ücretsiz!
 Anasayfa > Makaleler > Biyografi > Şeyh Abdurrezzak Hazretleri k.s
 
Takvim
Mart 2008
P S Ç P C C P
          1 2
3 4 5 6 7 8 9
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
31
Kullanıcı Paneli
Merhaba Ziyaretçi
» IP: 64.208.172.178
Kullanıcı Adı
Şifre
Şifremi Unuttum
Kayıt

En son 5 Kullanıcı
zamor tuna_1963 smerseeo renoclubrur aydinguler

Online Kişiler
25

Online Kullanıcılar
0

Online Ziyaretçiler
25
01:   85.106.x.x
02:   Yahoo spider
03:   78.177.x.x
04:   Yahoo spider
05:   88.252.x.x
06:   78.186.x.x
07:   88.242.x.x
08:   88.232.x.x
09:   85.103.x.x
10:   88.240.x.x
11:   67.195.x.x
12:   64.1.x.x
13:   88.249.x.x
14:   85.108.x.x
15:   64.208.x.x
16:   88.231.x.x
17:   67.195.x.x
18:   Yahoo spider
19:   Yahoo spider
20:   88.235.x.x
21:   Google spider
22:   Yahoo spider
23:   88.245.x.x
24:   Yahoo spider
25:   85.99.x.x

» Çoğul
175520
» Tekil
58602
Ana menü
Arama
Siteye Giren Üyeler
murathan07 00:06:39
Onur 00:11:50
zamor 00:39:06
Berkant034 00:49:16
tuna_1963 05:09:03
smerseeo 07:15:49
renoclubrur 12:55:33
aydinguler 13:07:24
supra_gt 15:04:00
nazario 19:58:25
Google Reklam2
Şeyh Abdurrezzak Hazretleri k.s
01/11/2007 17:55 Onur
AHLAKIN- NEBEVÎ ŞEYH ABDÜRREZZAK EL-HALÎLÎ VE HAYATI

   Mardin ili Mazı dağı ilçesine bağlı Halîlan (Duraklı) köyünde 18-8-1895/h.1316 yılında dünyaya teşrif buyurmuşlardır. Muhterem babalarının ismi Seyyid Mustafa, dedesi Seyyid Ömerdin olup Dumilan aşiretinin Kahya kolundandır. Kendileri Dört kardeşin en küçüğüdür. Seyda hazretlerinin ilk eşi Dalin köyünden Şeyh Abdullatif isminde muhterem bir zâtın kızı Ferha hanımdı. Üstad hazretlerinin bütün çocukları kendileri seyyide olan Ferha annemizdendir. Bunlardan erkeklerin isimleri: Molla Mustafa, Şeyh Selahaddin ve Molla Ma�sum. Kızların isimleri: Atiyya, Rukiye, Fatime, Ümmü Gülsüm ve Zeynep�tir. Seyda hazretleri annemiz Ferha hanımın isteği üzerine Suriye�de bulunan dul bir hanım olan Hulva annemizle evlenmişlerdir. Fakat evlendiği bu hanımının önceki eşinden oğulları vardı bu yüzden Hulva annemiz çoğu zaman Suriye�de çocuklarının yanında kalıyor bazen gelip Seyda hazretlerinin yanında üç-dört ay kalıp geri gidiyordu. Nitekim kendileri Suriye�de vefat etmişlerdir.
    Doğu�da yetişen Şeyh Seyyid Abdürrezzak Hazretleri, meşhur İslam âlimi, büyük bir veli, ariflerin ışığı, velîlerin önderi, İslam�ın bekçisi, Müslümanların baş tacı, İslam alimlerinin gözbebeğidir. İnsanların, itikâd, ibâdet ve ahlak hususunda doğruyu öğrenmelerini, öğrendikleri bu bilgiler ile amel etmelerini sağlayan insanları Allahü tealanın rızâsına kavuşturmak için rehberlik eden ve kendilerine �Ebu ilm� de denilen büyük mürşid, alimlerin incisi velilerin otuz yedincisi, üstün bir mutasavvıf ve mütefekkir bir zâttır.
    Esrarı Rabbani�de denilen kendisine ilim ve hikmet verilmiş ilmi ile amel eden, ilim ve amel bakımından kâmil olan âlim, hicri XIV. ve XV. yy�ın aydınlatıcısı, sünnetin müdafisidir. Hz. Peygamber (s.a.v)�in soyundan, Halîlî köyünden, evliyanın büyüklerinden, insanları Hakka davet eden onlara doğru yolu gösterip hakiki saadete kavuşturan ve kendilerine �Silsile-i Âliyye� denilen büyük âlim, Halîlî mahlaslı, Zahiri ve batini ilimlerde kâmil, tasavvuf hallerinde kemal derecesinde büyük bir alim ve mürşid-i Kamil idi.

AHLÂKI�N-NEBEVÎ ŞEYH ABDÜRREZZAK EL-HALÎLÎ�NİN İLİM TAHSİLİ

    Küçük yaşta iken ilme fazlaca heves sarmış böylece ilk tahsiline normal hocalarda başlamıştır. Gençliğinde hatta on beş yaşında insanlara ilmi yaymak ve onlara hizmet etmek, doğru yolu göstermek için seyahat ettiği sıralarda Irak�a gitmiş ve o civarda bulunan takva sahibi alimlerden ders almışlardır. Talebelik yıllarında iken anne ve babasını kaybetmiş olmasına rağmen büyük abisi ve aynı zamanda ilk hocası Seyyid Molla İbrahim�in himayesinde okumaya başlamıştır. Halîlan medresesinde müderris Molla Muhammed Zûkiden ders almış, daha sonra Mazı dağına  bağlı Savaş köyüne gitmiş, orada Seyda Molla Abdulhamid Buğtiden ders okumuştur. Ondan sonra sırası ile Molla Halid Bûti, Molla Muhammed Servî, Şeyh Ahmedî, Hasan Keyfî (Şonşikli) Molla İbrahim, Seyda Şeyh Muhammed Hafid Arvâsî, Seyda-i Molla Hüseyin Küçük, Şeyh Kemal-i Hamidî, Şeyh Yahya-i Şahî, Suriye de bulunan Seyda-i Ubeydullahi Amûdî, Molla Abdullah Kuğî ve son olarak Irak�ta bulunan Mevlana Halid-i Bağdadî Hz. lerinin dergahında bulunan Seyda-i Molla Muhammed Emin ve Seyda-i Molla Abdullah�tan ders almıştır. İlminin çoğunu Irak�ta tahsil etmiştir.
    Diğer hocaları; Silvanlı Molla Hüseynî Küçük, ayrıca Şeyh Abdullah-ı Koğî ve Seyda-ı Molla İbrahim Şaîrî gibi âlim ve mutasavvıf, zahiri ve batini ilimlere vakıf olan bu muhterem zâtlardan zahiri ve batini ilimlere ait dersler okumuştur.
    Zamanının meşhur alimlerinden Iraklı Şeyh Kemal�den dört sene ders almış, ancak hocasının vefatından sonra Suriye�ye geçerek Şah-ı Hazneye intisap etmiş kısa bir sürede Şeyh Ahmedü�l Haznevî�den hilafet aldığı gibi teberruken de ilim icazeti almışlardır. Daha sonra Seyda hazretleri yüksek bir mutasavvıf ve kıymetli yüksek ilimlerle bezenmiş ilmiyle âmil bir zât olarak Suriye�ye geri dönmek niyetiyle Mardin  Mazı Dağı Halîlî (Duraklı) köyüne gelmiştir. Fakat insanların onun ilmine ve yüksek şahsiyetlerine olan ihtiyaçlarından dolayı Suriye�ye gitmekten vazgeçmiştir. 1950�lerde Derik kazasına bağlı Tilvissim köyüne gitmiş, 1953�te eski adı ile Pirmirî -yeni adıyla Yaşar- köyüne gelmiştir. 1963�e kadar burada durduktan sonra bir yıl da Viranşehir�de bulunmuş, daha sonra tekrar Pirmir�e, 1969-1970�te Kızıltepe�ye gelmişler ve ömürlerinin sonuna kadarda burada ikâmet etmişlerdir.
    Seyda Hz.lerinin ilme verdiği önem hakkında Molla Bedirhan�a sorduğumuz �Seyda Hz.leri ilme mi yoksa nafile ibadete mi yani alime mi yoksa âbide mi, daha çok önem verirdi?� sorusuna Molla Bedirhan şu şekildeki cevabı onun ilme verdiği önemi göstermesi bakımından manidardır:
    -Seyda Hz.lerinin tercih ettiği ve en çok değer verdiği  haslet ilim idi. İlim talebelerini her şeyin üstünde tutar en edna bir ilim erbabını en yüksek mertebede bulunan âbid ve zahidlere tercih ederdi. Bununla beraber daima şu sözü söylerdi �İbadet ve zühd yok olduğu zaman dine bir noksanlık gelmez. Fakat  ilim yok olmaya yüz tutarsa din elden gider. Çünkü din ilim ile kâimdir.� Zira Allahû Teala Zümer suresi dokuzuncu âyetinde; �Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Buyurmuyor mu. Ayrıca dinimiz ilmin Müminin yitiği olduğunu ifade ederek onu Çin�de de olsa gidip öğrenilmesi gerektiğini vurgulanmıyor mu. Hz. Ebû Derda (r.a.) �İlimden bir mes�ele öğrenmeyi, gece sabaha kadar ibadet etmekten çok severim� ve �Sen, ya âlîm ol, ya ilim talebesi ol, yahut da dinleyici ol, bu üç sınıfın dışında, dördüncü sınıftan olma ki, helâk olursun� şeklindeki kısa ve öz ifadeler ilmin önemini hatırlama bakımından ne kadar anlamlı ifadelerdir.

BAZI BÜYÜKLERİN SEYDA HZ. HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ

    Seyda  Gavsgillerden Şeyh Muhammed Hafid�in yanında  ilim tahsil ederken bazen ders ondan gidiyordu. Bunun üzerine Seyda hocasına bu durumu arz ettiğinde Şeyh Muhammed Hafid kendilerine: �Molla Abdürrezzak kasem ederim ki okusan da okumasan da yine de alim olacaksın� buyurdular.

***
    Şeyh Kemal el-Ahmedî de ders okurken Şeyh Said olaylarında Şeyh Kemalgillerden herkes kaçtı. Ancak Şeyh Kemal ve Seyda kalmıştı. Şeyh Kemal (k.s) seccadesi üzerinde silsile-i nakşibendiyyeyi okuyordu. Şeyh Kemal silsileyi bitirdiğinde arkasına baktı ve Seyda�yı gördü. Dedi ki: �Ey Molla Abdürrezzak, tüm akrabalarım kaçtığı halde sen neden kaçmadın?� Seyda şöyle cevap verdi: �Seydam�ın canı, benim canımdan daha kıymetli olduğu için kaçmadım� demesi üzerine Şeyh Kemal kasem ederek  �ey Molla Abdürrezzak sen büyük bir alim olacaksın� dedi.


***
İlim tahsilini bitirip Şeyh Ahmed el-Haznevî�ye (k.s) intisap ettikten sonra orada bulunan diğer Mollalardan önce hilafet alması üzerine diğer sâlikleri gönül koymuşlardı. Bunun üzerine Şeyh Ahmed el-Haznevî (k.s) sâliklerini toplar ve derki: Molla Abdurrezzak�ın sizden önce hilafet almasına şaşırmayın ve kırılmayın. Zira o buraya geldiğinde lambası doluydu, biz sadece onu yaktık. Oysa sizinkini halen doldurmakla meşgulüz� buyurdular.

***
    Seyda�nın (k.s) hanımı, annemiz Ferha hanım bir gün Seyda Hz. lerini ağlar görür. Ağlamasının sebebini sorar. O�da Şeyh Ahmed el-Haznevî (k.s)�nin bir sohbetinde kendilerini müridlere örnek alınması gereken kişi olarak zikrettiği haberini aldığını ve bundan dolayı ağladığını ifade buyururlar. Annemiz Şeyh Ahmed el-Haznevî (k.s)�nin sohbette ne dediklerini sorması üzerine Seyda�da Şeyh Ahmed el-Haznevî (k.s)�nin �her mürid mürşidini sever. Fakat olması gereken yüksek mertebe odur ki, mürid çalışsın amel etsin ve mürşidinin kalbinde yer tutsun ki mürşidi de onu sevsin, tıpkı bizim Molla Abdurrezzak gibi� dediğini söyler ve Şeyh Ahmed el-Haznevî (k.s)�nin  �bizim� ifadelerinden dolayı da mesrur olduğunu ve gözyaşlarını tutamadığını ifade eder.

***
Şeyh Ahmed el-Haznevî (k.s)�nin yanına bazı talebeler ilim okumak için gelmişlerdi. Şeyh Ahmed el-Haznevî (k.s) onlara: �siz Molla Abdurrezzak�ın yanında talebe olunuz. Çünkü onun yanında bir senelik ilim okumak yedi senelik ilim okumaya bedeldir� buyurmuşlardır.


***
    Seyda Hz.leri Halit köyünde bulunduğu sıralarda Halit köyündeki köylüler Şeyh Ahmed el-Haznevî (k.s)�nin yanına tövbe almak maksadıyla geliyorlardı. Şeyh Ahmed el-Haznevî (k.s) onlara �Biz sizlere bizden birini yolladığımız halde siz hala kendinizi yoruyorsunuz. Zira Molla bizdendir. Onun yanına giderseniz bizim yanımıza gelmiş gibi olursunuz� buyurmuşlardır.


***
    Şeyh Abdurrezzak (k.s) kendileri anlatmışlardır:
Bir gün rüyamda Resûli Ekrem (s.a.v.) efendimiz evimi şereflendirmeye geliyorlardı bende onları karşıladım. Evin içine girdiler ve oturdular. Bende kapının yanında ayakta hizmet ediyordum. Sonra kapı çalındı ben kapıyı açtım. Ebû Bekir-i Sıddık (r.a) içeri girip Resûli Ekrem (s.a.v.) efendimizin yan tarafına oturdular. Sonra Hz.Ömer (r.a), Hz. Osman (r.a), Hz. Ali (r.a) ve ayrıca aşere-i mübeşşereden olan diğer sahabîlerde sırasıyla geldiler ve Resûli Ekrem (s.a.v.) efendimizin etrafında bir halka şeklinde oturdular. Ben kapının yanında ayaktaydım. Resûli Ekrem (s.a.v.) efendimiz şöyle buyurdular: �Ha ulai min ehlil cenne=bunların hepsi cennet ehlidirler� dedi. Ben �ene ya Resûlullah=ben ey Allah�ın Resûli� dedim. Resûli Ekrem (s.a.v.) efendimizde: �ente min ehlil cenne=sende cennet ehlindensin� buyurdular. Seyda Hz.lerinin rüyasında cennetle müjdelendiği haberi Şeyh Ahmed el-Haznevî (k.s) Hz.lerine anlatıldığı zaman �keşke bizde o rüyanın içinde olsaydık� demişlerdir.


MENBAIL İLİM MİN EBÛ SAHİBU�L- HILM�İN TALEBELERİNE DERS VERİŞ ŞEKLİ, TAVRI VE TARZI

    Seyda Hz.leri bir çok kimseye zahirî ve batınî ilimlerde ders vermiştir. Onun manevî yaşantısı, geniş ufku, rehber kişiliği, uzman klasik medrese eğitimciliğinin yanında bazı kimselerin anlayamadığı bazı hadis-i şeriflere getirdiği yorumlarıyla çözümsüz gibi görülen meseleleri çözmüştür. Önemine binaen onun bu metotla yetiştirdiği zevattan bazılarını zikretmek istiyoruz.
    Seydagillerden Şeyh Mazhar�ı, Arvasîlerden Seyyid Cemaleddin�i, Haznevîlerden Şah-ı Hazna�nın yeğeni Molla Necmeddin�i, Molla İbrahim ve Bedirhan gibi alim ve mutasavvıf hocaları yetiştirdiği gibi müftilerden, vaizlerden de bir çok şahsiyet yetiştirmiş, onları yüksek ilmi, manevî feyzi ve Peygamberî ahlâk ve metodu ile terbiye etmiştir. Zira kendileri ilme büyük önem vermişler, kendilerini bu yolda görevli kılmışlar ve bu yol üzerindeyken de vefat etmişlerdir.
    Ömrünün sonlarında dahî talebelerine ilim tahsilini emreder, buna çok önem verirlerdi. İlim yolunda hizmet eden talebelerini son derece sever kudreti nispetinde ihtiyaçlarını giderirdi. Üstad hazretleri bir çok zâhid ve alim insan yetiştirmiş, onlara devamlı şefkat ve merhametle davranmıştır. Özellikle yanında ders alan talebelerine, halifelerine karşı gayet merhametli ve şefkatli davranırlardı. Onların kusurlarını yüzlerine vurmaz, sohbet sırasında genel olarak açıklar, bütün müntesiplerine karşı da aynı şefkat ve merhameti gösterir onları aileden sayarlardı. Halifeleriyle bazen bir iki gün konuşmazlardı. Bu onun onları sevmediğinden veya kusurlarından dolayı değil irşad vazifesinin ve ayrıca halkın sulhu gibi konuların yoğunluğundandı. Bu bağlamda zikredebileceğimiz halifeleri şunlardır.


ŞEYH SEYYİD ABDÜRREZZAK HZ.�NİN HALİFELERİ
1)Şeyh Seyyid Selahaddin el-Halîlî (Kızıltepe)
2)Seydai  Molla Mustafa el-Halîlî (Kızıltepe)
3)Şeyh Mezher Nurşin  (Bitlis)
4)Şeyh  Cemaleddin Arvasî (Van)
5)Seydai Molla Necmeddin Hızna (Suriye)
6)Seyda-i Molla İbrahim Bellî
7)Seyda-i Molla Bedirhan Kanisipî (Kızıltepe)

ŞEYH SEYYİD ABDÜRREZZAK HZ.�DEN İCAZET ALANLAR
Suriye�de:
Gırbaviye Köyünde
1)M. A. Mecit Topus
2)M. Muhammed Türk
Halid Köyünde
1)M. Abdullah Buzgurî
2)M. Halil Buzgurî
3)M. Ahmed Buzgurî
4)M. Muhammed
5)M. Necmeddin Haciyî
6)M. Hüseyin Hıreçkî
7)M. Salih Piranî
8 )M. Ahmed Piparî
9)M. Sıddık Herbî
10)M. Süleyman Herbî
11)M. Reşit Sorkî
12)M. Hüseyin Girdivane
13)M. Ahmed Herbî
14)M. İbrahim Delikî
15)M.Ahmed Hüseyin Mencî

Türkiye�de:
Halîlî Köyünde
1)M. Süleyman  Peyparî
2)M. Zübeyr Arnasî
3)M. Muhammed Gırherin
4)M. Asım Hunduslî
5)M. Abbas Arnasî
6)M. Muhammed Emin Haydarî
7)M. Said Arnasî

Pirmir Köyünde:
1)M. Veysi Sürgücî
2)M. Abdullah Lice
3)M. Feyat Kulpî
4)M. A. Vahid Derikî
5)M. A. Selam Bismil
6)M. A. Rahman Bismil
7)M. Ali Bingölî
8 )M. Hakkı Hezroyî
9) M. Ali Arnasî
10)M. A. Rezzak Dedaşî
11) M. Muhammed Hıdır

Hışhışok Köyünde:
1)M. İbrahim Bellî
2)M. Muhammed Abbasî
3)M. Muhammed Nuri Hamidî
4)M. Abdülhamit Halîlî
5)M. Vezir Silvanî
              
   Kızıltepe�de:
1)Şeyh Seyyid Selahaddin Halîlî
2)Seyda-i M. Mustafa Halîlî
3)M. M. Sait Dalinî
4)Şeyh Helef
5)Şeyh Seyfeddin Hızna
6)M. Abdüllatif Rüşvanî
7)M. A. Latif Tufahî
8 )M. Fadıl Halîlî
9)M. Ömer Halîlî
10)M. Ahmed Amrudî
11)M. Bedreddin Dalinî
12)M. A. Kuddüs Cemili Seyda
13)M. Yusuf Şeyh Nureddin
14)M. Hadi Küçük
15)M. Muhammed Selim Yılmaz
16)M.Mehdi Küçük
17)M.Halit Lice
18 )M.Bedirhan Kanisipî
19)M.Hüseyin Arnasî
20)M.Ahmet Alkan
21)Müftü Molla Behçet
22)M.Ahmet Tuhubî
23)M.Abdurrahman-ı Derizbin
24)M. Mehmed Bağcağî
25)M. Ahmet Kanisipî
26)M. İbrahim Bağcağî

  Viranşehir�de:
1)Gıyasettin Bingölî
2)M.Ahmet Vaiz
3)M.Yusuf Gırherin
  
   Bingöl�de:
1)M. Halim Guldarî
2)M.Ali Rıza Müşekî
 
          
SEYYİD ABDÜRREZZAK (K.S)�İN HAZNEDEKİ YILLARI
    Seyda Hazretleri, Hazne�ye gelmeden önce Irak�ta ilmini tamamlamış, orada müderrislik yapmıştır. Irak�ta dört sene kaldıktan sonra, Suriye�nin  Kamuşluya bağlı Harab Kart köyünde dört sene Mollalık yapmıştır. Hocası Şeyh Kemal�in vefatından sonra Hazne de bulunan Şeyh Ahmed el- Haznevi� nin yanına gitti. Teberruken bir-iki satır ondan ders okudu ve icazeti Şeyh Ahmed el- Haznevî Hazretlerinden almışlardır. İcazeti aldıktan sonra Nusaybin�e bağlı Buzgür köyüne geldi. Burada üç sene talebe yetiştirip müderrislik yaptı. Buradan Suriye�ye bağlı Gırbaviye köyüne geldi ve burada  imamlık ve müderrislik yaptı. Gırbaviyedeyken zahirî ve batınî üstadı Şeyh Ahmedü�l Haznevîden kısa bir süre zarfında hilafet aldığı gibi teberrüken de ilim icazeti almışlardır.  
     Seyda Hazretleri yüksek kabiliyeti ve bütün varlığı ile çalışıp, hocasının da lütfu ve himmeti ile kimsede görülmeyen hâllere, kemâlata ve üstünlüklere kavuştu. İfade ettiğimiz gibi Iraklı Şeyh Kemal�den dört sene ders aldıktan sonra hocasının vefatıyla Suriye�ye geçerek Şah-ı Hazneye intisap etmiş ve ondan halifelik almıştır.
    Seyda Hz. Halifelik aldığı anı şöyle anlatmaktadır: �Ben halifeliği aldığım zaman, abim Seyyid Molla İbrahim, oğlu �yeğenim- Seyyid Molla Abbas, Seyyid Yusuf, Haznevî�nin oğlu Şeyh Masum da hazır idi. Şeyh Ahmed-i Haznevî�nin oğlu Masum abasının içinden bir kırmızı cübbe çıkardı ve abim Molla İbrahim�e verdi. O vakit ben ağladım. Biliyordum, halifelik izniydi. Ben Şeyh Ahmed�e �Üstadım, ben bu yükü kaldıramam bu yük çok ağırdır� dedim. Bana cevaben �Molla Abdürrezzak, bir köpeğin boynuna bir ekmek taksan, bütün  köpekler onun etrafında toplanır. O köpek demesin benim için toplandılar. Yalnız o ekmek için toplanırlar� dedikten sonra bizi uğurladılar.
 
Molla Abbas anlatıyor;
    Seyda Hz. kısa bir müddet içinde halifeliği almış olduğundan Şeyh Ahmed el-Haznavî�nin yanında  amel  yapan bazı Mollalar kendi aralarında bu yabancı alim kimdir ki Şeyh Ahmed el-Haznavî ona kısa zaman da halifelik verdi, deyip ufak bir çekememezlik oldu. Bu olaydan sonra Şeyh Ahmed Haznevî(k.s) bir sohbeti sırasında o Mollalara dönerek �bu bizim Molla Abdurrezağımızdır yabancı değildir. Üstelik de çok büyük bir alimdir. Bizim onun yanında okumamız gerekirdi. Fakat ne yazık ki zaman buna müsait değildir. Allah-u Teala onun lambasını önceden doldurmuştu. Bize ise sadece tutuşturmak kaldı. Biz ise tutuşturduk� dedi.
    Şeyh Ahmed Haznevî� nin yanına bazı talebeler okumak amacıyla yanına gelmişlerdi. Şeyh Ahmed onlara �sizler gidin Molla Abdurrezak�ın yanında talebe olunuz. Çünkü onun yanında bir senelik ilim okursanız yedi sene okumuş gibi faydalanırsınız� deyip onları Seyda�nın yanına gönderdi.
    Seyda hazretleri Dalif köyündeyken köylüler Şeyh Ahmed�e gidip tövbe alıyorlardı. Şeyh Ahmed onlara şöyle dedi. �Biz size bizden birini yolladık siz hala kendinizi yoruyorsunuz hala buraya geliyorsunuz. Molla Abdurrezak bizimdir onun yanına giderseniz bize gelmiş gibi olursunuz.�
    Şeyh Selahaddin (k.s) Şeyh Ahmed Haznevi (k.s)�nin  Seyda hakkında şöyle dediğini rivayet etmiştir: �Benim on üç  halifem vardır. Manevî bakımdan en büyükleri Molla Abdürrezzak�tır". Zira üstadda hem zâhiri-bâtınî ilim ve nûrlar öylesine neşvü nema� bulmuştu ki Seyda Hz. memleketine gelince zâhiri ve bâtınî ilim ve nûrlarını dünyâya yaymaya, tâlibleri yetiştirmeye ve onları yükseltmeye başladı. Kısa zamanda şöhreti mıntıkaya yayılmaya başladı. Âşıkları, onun ilminden ve feyzinden faydalanmaya geliyordu.
    Seyda Hz. Halifelikten önce ve sonra ilim tahsili ile meşgul olmuş, ömrünün sonuna kadar tedrisat yapmıştır. Bu uğur da varını yoğunu sarf etmiştir. Şeyh Ahmed vefat ettikten sonra Halid köyünde bir sene daha kalıp Türkiye�ye kendi köyü olan Halilan�a ziyaret için gelmiştir. Köylülerin büyük ısrarı üzerine köyde kalmayı kabul edmiştir. İki sene kaldıktan sonra fitne sebebiyle Suriye�ye gitmek maksadıyla ailesi ve talebesi ile yola çıkarlar. Sınır köylerinden Hışhışok�a gelir. Burada altı ay misafir olarak kaldıktan sonra  Pirmir köyüne yerleşir. Burada yaklaşık on yedi sene kalır. Bu süre içerisinde talebeler yetiştirip icazetler vermiştir. Ayrıca çeşitli yerlere irşad için gitmiş, insanları Allah�a davet etmiştir. 1969-1970�de Kızıltepe�ye gelmişler ve ömürlerinin sonuna kadarda burada ikâmet etmişlerdir.
        
ÜSTADIN ÜSTÜNLÜĞÜ VE MEDHİ
    Seyda Hz.Resûlullah�ın varis ve halifelerindendir. Böyle olmasına rağmen kendileri neseple övünmekten ve övülmekten uzak, gerçek bir ilim adamıdır. Merhum Seyda(k.s) gayet vakarlı, mutevazi, metin, ilim, irfan, edep, haya, hilm, şefkat, merhamet, sehavet, şecaat, cesaret ve daha bir çok hasletleri cami ahlakı haseneye malik eşine az rastlanan bir ilim deryası idi. Az konuşur, konuşanın sözünü tamamlamadan kendisi konuşmazdı. Muhatabının anlattığı konuyu bildiği halde duymamış gibi dinlerdi. Dünya malı gözünde gayet değersizdi. İhtiyacından fazla olan bir şey  bırakmazdı. Fakir, sakat, yoksul ve öksüzlerin barınağı idi. Hiç kimseden bir şey istemez verileni de reddetmezdi. Gelirini muhtaçlara ve ilim talebelerine sarf ederdi. Talebelerine şefkati ebeveynlerinden daha fazla idi.
Bütün varını yoğunu ilim neşretme tedrisat yapma uğruna talebelerine sarf ederdi. Daha çocukluk yaşlarında iken bile iyi bir ahlaka sahipti. Kimseyi incitmez daima yumuşak davranırdı. Ancak bir münkirin hücumundan hiddetlenir, o münkirin izalesi için canını feda etmekten çekinmezdi.
    Dini, vazifeleri hiç ihmal etmezdi. Hastaları ziyaret eder, hastanın şifa bulmasını Allah�tan niyaz ederdi. Taziyeye gitmeyi ihmal etmez ölülere hayırlı dualarda bulunur, geride kalanları teselli eder sabırlı olmalarını tavsiye ederdi. Akraba ve dostlarını ziyaret eder, onlara vaaz ve nasihatlerde bulunur onlara Allah�ı hatırlatırdı. Dost ve sevdiklerini hiç unutmazdı. Onları daima hayırla anar iyi huylarını hatırlatırdı. Çok vefalıydı. Bir yolculuğa çıktığı zaman bir kişi de olsa müntesiplerini mutlaka ziyaret eder öyle yoluna devam ederdi. Üstadlarına karşı son derece hürmetli ve mütevazı idi. Elinden gelen yardımı ve ihsanı yapar onların gönüllerini alırdı. Hocalarının yakınlarına, akrabalarına, aile ve çocuklarına çok merhametli davranır onlara ihsanlarda bulunurdu. Hele sevdiklerinin en uzak akrabalarına bile sonsuz hürmeti vardı. Âl-i Resule çok bağlı idi. Seyyid olan kişinin önünden yürümez ondan önce kalkmaz, onu en yüksek yere oturtur ve ona karşı  hürmette eksiklik göstermezdi.
    Tasavvuf erbabının hayatlarını gayet iyi bir şekilde anlatır, kerametlerini kaynak göstererek beyan ederdi. Sohbette anlattığı evliyanın menkıbelerini tafsilatlı anlatır, o menkıbenin  vukusunda hazırmış gibi canlandırırdı. Evliyanın kerameti hakkında ise �kerameti  sorarsanız en büyük keramet  kitap, sünnet  ve icma� üzere yaşamaktan daha büyük keramet yoktur� derdi.
    Şeriat-ı garraya son derece bağlıydı. En küçük bir meseleyi titizlikle tatbik eder ve ettirirdi. Herkesin kalbini kerametle değil ilim ve nurlarla doldurmuş Muhammed aleyhisselâmın dinini canlandırarak kuvvetlendirmiştir. İnsanları sünneti seniyyeye teşvik etmiş, bir çok âlim ve evliyâ yetiştirmiştir. Öyle ki teveccüh eserleri ve cezbe nûrları, talebelerinde ve müridlerin hallerinde görülmeye başladı. Bu gayretli yetiştirme ve feyz verme sırasında, bazı çekemeyenler oldu ise de Seyda Hz. Onlara nasihat etti. Bu nasihatlerle uslanmayanlar sonunda yaptıklarına pişman olup af dilediler. Seyda Hz.leride ihsan ederek onları afetti. Böylece bir çok kimse sohbetlerinden ve feyzlerinden istifade etti. Muhammed�in nurunu yaymaya çalıştı, sünneti ihya ve kulları ıslah etti.
    O, Resulüllah�ın âli ve yakınlarından olup, nesepçe ehlibeytindendir. Seyda hazretleri, asırlarda benzeri az yetişen müstesna âlimlerden ve büyük bir mürşid-i Kamildir. İslam düşmanlarının dine insafsızca saldırdığı dönemde Allahû Teâlâ kullarına acıyarak Seyda gibi bir zât yarattı. Ona derin ilimler ihsan eyledi. Bu yüce zât insanları din düşmanlarına karşı uyardı ve gafletten uyandırdı. İnsanlara ışık saldı. Günahların, bid�at ve hurâfelerin çoğaldığı, delâletin yayıldığı bir zamanda insanları aydınlık yollara sevketti, onlara rehber oldu.
    Anladığımız kadarıyla Seyda Hz. bir örnek timsaliydi. Onun bereketi ve sohbetleri ile bir çok günahkâr tövbe etti. Bir çok fasık ve fâcir onun güzel hallerini görüp, sohbetini işitip tövbe etti. Uzaktan ve yakından çok kimseler uyanık ve rüyâda iken onu görerek yanına koşmuş, huzûruna geldiklerinde gördüklerini aynen bulmuşlardır. Âlim, Sâlih, genç ihtiyar binlerce kimse onu görüp sohbetinde bulununca feyz alarak kalpleri zikreder olmuştur. Huzurundaki pek çok sayıda talebeleri, müridleri manevî hâllere, yüksek derecelere kavuşturmuştur.
    Seyda Hz., İslâm dininde her sözü sened olan, Ehl-i sünnetin, temel direklerinden çok büyük bir âlim ve velîdir. Kendileri tasavvufun bütün inceliklerine ve en yüksek kemâllerine kavuşarak tasavvuf deryasından bol bol nurlar saçmıştır. Yüksek ma�rifetler, beliğ ifadeler ve fasih sözleri ile çok kimsenin anlamada aciz kaldığı yüksek hakikatleri, candan arzulayanlara sunarak, bu sonsuz deryadan susuzlarının harâretini teskin etmiştir. Yolunu şaşıranlara doğru yolu göstermiş, aşağı derecelerde takılıp kalanları çok yükseklere çıkarmıştır. Müridlik, mürşidlik, tarikat, kutb, gavs, evliya, zikr, marifet, kerâmet gibi kelimeleri çok mükemmel bir şekilde açıklamıştır. Müslümanları kandıran ve şaşırtan cahillerle, dünyaya düşkün bozuk tarikatçıların maskelerini indirmiştir. Velâyetin ve velîliğin muhakkak keramet göstermek demek olmadığını, asıl veliliğin Allahû teâlânın emirlerine ittiba ve sünneti seniyye üzere olmakla mümkün olacağını bunu yapan kişinin zamanının velisi olduğunu beyan buyurmuşlar; tasavvufun İslam dışında ayrı bir yol değil, bizzât dinimizin içinde, emir ve yasakların kolaylıkla yapılmasına yardımcı olan ve Allahû teâlaya muhabbet yolu olduğunu çok veciz şekilde izah etmiştir. Böylece din bilgisi az olanların ve hâkîki tasavvuf ehli olmayanların, şaklabanlıkları ve istidrâclar ile insanları kandırmalarına ve böylelerinin mârifet ve kerâmet sahibi hakîki velîlerle karıştırılmasına mâni olmuştur.
    Ayrıca zamanındaki bir çok  ilme vakıftı ve özellikle fen ilimlerinden coğrafyayı en üstün şekilde biliyordu. İlimle ve hizmet yolunda Seyda hazretlerinin dîne yıllarca büyük hizmetleri  olmuş; sağlam, iknâ edici delillerle sapık fikirleri çürütmüş, Ehl-i sünnet i�tikadını ve doğru din bilgilerini yaymış, bid�at ve batıl sapık fikirleri ortadan kaldırmaya hased ve iftirâcıları tezkiye etmeye çalışmıştır. Ehl-i sünnet ve cemâat i�tikâdını beyân etmeye teşvikte muvaffak oldu.Ve dahi bid�at ve küfr zulmeti kalkıp, imân ve sünnet nûru yayıldı. Seyda Hz.leri İslam dinine yaptığı ilmî hizmetlerle İslamiyeti iman, amel ve ahlak esasları olarak bir bütün halinde insanlara yeniden duyurmuş, şüphesi ve bozuk düşüncesi olanlara cevaplar vermiş, Müslümanları çeşitli fitneler ve propagandalarla zaafa düşürmek, parçalamak ve böylece İslam dinini yıkabilmek ümidine kapılanları hüsrana uğratmıştır.
    İlimde olduğu gibi amelde de bir örnekti, kendileri. Her durum ve şartlarda yaz olsun, kış olsun, seferde ve hazarda; ekseriyâ gecenin yarısından sonra, ba�zan da gecenin üçte ikisi geçtikten sonra kalkar, o vakitte okunması sünnet olan duâları okur, mükemmel bir abdest alırdı. Abdest alırken bir başkasının su dökmesini istemezdi. Abdest suyunda o kadar ihtiyatlı davranırdı ki, bundan fazlası tasavvur olunamaz. Abdest alırken kıbleye dönmeye çok dikkat ederdi. Fakat ayaklarını yıkarken, kıbleye doğru değil biraz yan tarafa dönerlerdi. Yanî ayaklarını kıbleye karşı yıkamaz, kıbleye ayak uzâtmazdı. Her abdestte misvak kullanmağa ve her namaz için abdest almağa çok dikkat ederlerdi. Her uzvu üç defa yıkar, her defâsında, elleriyle uzvundan suyu silerdi, tâ ki yıkanan uzvundan ve ellerinden damlama ihtimâli kalmasın. Bunun sebebi abdestte kullanılmış suyun temiz veya necis olması hakkında ihtilaf olmasındandır. Her ne kadar fetvâ, temiz olduğuna dâir ise de, ihtiyatli davranırdı. Her uzvu yıkarken, kelime-i şehadet ve �Tekmile-i miskâf� gibi hadis kitaplarında, bazı fıkıh kitaplarında bildirilen abdest duâlarını okurdu. Abdesti bitirdikten sonra, o vakitte okunması bildirilen duâyı okurlar ve teheccüd namazına başlardı. Tam bir itminan, huzur ve cem�iyyetle, uzun süreler okuyarak teheccüd namazı kılardı. Öyle ki, insan gücü buna zor takat getirirdi. Teheccüd namazını bitirdikten sonra tam bir huşû ve istiğrak ile sessizce murakabeye otururdu. Sabah namazının sünnetini evinde kılar, sünnetle farz arasında; �sübhanallahi ve bihamdihi sübhanallahil azîm� duasını okurdu. Sabah namazının farzını kılar sonra evine gider çocuklarının hâllerini sorar eve lâzım olan ve yapılması îcâb eden işleri söylerdi. Sonra hûsusi odasına çekilir, Kur�an-ı Kêrîm okur, bundan sonra talebelerinin dersini verirdi. Ba�zen talebelerinden her birine hâline ve istidâdına göre bir vazife verirdi. Sohbetlerinde bir Müslüman�ın gıybeti edilmez, kimsenin aybı zikr olunmazdı. Talebeleri onun olduğu yerde, gâyet edep ve huşû ile otururlardı.
    Muhterem üstaz Hz.�nin ahlâkı, adâbı, her hali sallallahu aleyhi vessellem efendimiz hazretlerine tamamen, hayret edilecek şekilde uygundu. Şöyle ki: Seyda da iki kızını da bir zâta diğerinin ölümü üzerine vermiş. Birinin adı Rukuye diğerininki Ümmü Gülsüm idi. İsimlerdeki aynilik, uygulamadaki benzerlik görüldüğü gibi hayrete düşürücü ve  bir o kadarda sevindirici bir tablodur.
    Yemede, içmede, giyim adabında, yokluklarında, hazarda, seferde, beşerî münasebetlerde, aile hayatlarında, namaz, oruç, hac gibi vesair hususlarda ve sayıya gelmeyen adâplarda Fahr-i Kâinat Efendimiz hazretlerini nihayetsiz derin bir aşkla  rehber edinmişlerdi. Her hayır vasat halde bulunmaktadır. �Yani ne ifratda ne de tefrittedir.  Zira bir grup sahabe geldiler, Rasûlü Ekrem efendimize, ailelerinden ayrılmağa, vakitlerini dünyalık şeylerden el çekerek, namaz, oruç gibi ibadetlerle geçirmeğe kararlı olduklarını söylediler, bunlara cevaben sallallahu  aleyhi vesellam efendimiz:�Benim ahlakıma ve yoluma uygun az amel, yoluma uymayan çok amelden daha hayırlıdır. Benim yoluma ve ahlakıma uymayan her hareket sapıklıktır. Her delâlet de cehennemde olur�  buyurdu.  
    Çok kimseler zannederler ki mânen terakki etmek, yalnız fazla ibadetlerdir. Hayır, hakiki terakkiyet, tam Cenab-ı Hakk�ın huzuru ilâhiyesinde olduğunu bilerek sünnet-i seniyye gölgesinde ne yapılması icap ederse onu yapmaktadır. Çok kimseler vardır ki, bunların nafile ibadetleri çoktur, daima oruçludurlar, daima gece namazlarına devam ederler. Fakat helale harama dikkat etmeyip; İslâmî ahlâk ile müteallik olmaya gayret etmezler, boş zamanlarını dedikodu, gıybet ile geçirirler. Ellerine ne geçerse mideden aşağı indirirler. Halbuki bunlar keşke nafile ibadetlerini azaltsalar da ahlâklanma hususunda gayret edip hak-hukuk mevzularında uyanık olsalar. Zira Peygamberimiz Efendimiz Sallahu aleyhi vesellem hazretleri :
    �Kim helâl kazanır, helâl yer, ehl-i sünnet ve�l cemaat yolunda gider, insanlarda kendisinden gelebilecek zararlardan emin olurlarsa mutlaka cennete girer� buyurmuşlardır.  
    Allah dostları zamanlarını iyi değerlendirirler, farz namazlarını vaktinde kılarlar, diğer teheccüd, işrak, duhâ ve evvabin namazlarını da, farzmış gibi vakitlerinde eda ederler. Bu hususta Seyda hazretlerinin uygulamalarını zikretmenin uygun olacağı kanatindeyiz.

KUŞLUK, TEHECCÜD, EVVABİN NAMAZLARININ REKAT SAYILARI VE KILIŞI, HACCI, ORUCU VE DUASI HAKKINDA BEYANAT
    Kuşluk namazlarını Ramazan-ı Şerifte sekiz diğer aylarda dört rekat; Teheccüd namazını her zaman on bir rekat olarak tek başına, Ramazan-ı Şerifte ise cemaatle kılardı. Evvabin namazını iki; Farz namazın sünnetlerini Ramazan haricinde ikişer ikişer Ramazanda ise dörder dörder kılardı. Ayrıca yaz aylarında sünnete ittiba için kayluleye yatarlardı. Namazlarda mutlaka misvak kullanırdı.
    Duada serçe parmaklarını birleştirir parmak uçlarını aşağı eğik tutar ve parmaklarının uçlarını birleştirirdi. Bir sohbette anlatılır ki; Şeyh Abdulgani Şeyh Selahaddin�e sormuş �kurban Seyda duada ellerini nasıl açardı� sorusuna Şeyh Selahhaddin göstererek �işte böyle yapıyordu� dedi bunun üzerine Şah-ı Haznenin oğlu Şeyh Abdulgani dedi ki �bundan sonra bizde öyle yapacağız. Zira Şeyh Abdurrezzak Şeyh Ahmed gibi yapar, bizim de öyle yapmamız gerekir� dedi. Seyda Hz.leri duası bütün Müslümanlar içindi. Zira bir seferinde Seyda Hz. bir gün sabah namazı dışında farz namazların birinde konut duasını okumuş cemaat bunun sebebini sorduğunda Seyda susmuş ancak daha sonra anlaşılmıştır ki o sıra Kıbrıs harbi çıkmış. Seyda Hz.leride onlara duada bulunmuşlardır. Çünkü Müslümanlara isabet eden bela ve musibetin karşısında bu duayı okumak onların muhafazası için mühim bir kalkandı. Ayrıca bu duayı böylesi durumlarda okumakta sünnettir. Seyda�nın her zaman yaptığı dua: �Ya Rabbi bizlere cennette  birbirimizi görmeyi nasip eyle.�
    Seyda Hz.leri haccını kendi parası ve imkanlarıyla yapmayı tercih eder kimseye yük olmak istemezdi. Hacca gittiği zaman haccı ifradı tercih ederdi. Hac yolunda daima hoşgörü ve hilm üzere hareket eder, oradaki insanlara karşı daima hürmet gösterir elinden geldiği kadar onlara ihsanda bulunurdu. Zemzemi bütün dertlere şifa olması niyetiyle besmele ile ayakta içerdi. Zira zemzemin bütün vücuda yayılması bu şekildeki içişle sağlanmaktadır. Ayrıca bu şekilde içmek sünnettir. Su içişi ise oturarak ve üç nefeste yudumlardı ve suyu emerek içerdi.
    Seyda Hz.leri gençlik zamanında farz oruçlarından gayri sünnet olan nafile oruçlarını hemen hemen hepsini tutardı. Ömrünün son zamanlarında yalnız iki orucum kalmış, derdi. Bunlardan birisi Tasva Aşure günleri, diğeri ise arefe ve şerefe günleriydi. Zâten diğer günlerde de iki vakit yer, yemeklerden de sulu yemekleri severdi.

HAYATINA DAİR DİĞER BAZI HUSUSLAR
    Seyda hazretleri yolda yürürken sağa sola bakmaz hangi istikamette gidecekse o yönde vakarla giderdi. Temizliğe çok büyük önem verir haftada en az iki kez vücudunu temizler, elbiselerini değiştirirdi. Yatmadan önce ve kalktıktan sonra misvak kullanmayı ihmal etmezdi. Beyaz fistan  üzerine yelek ve cübbe giyer, soğuk zamanlarda üzerine bir kaput veya kürk giyer, giyerken de besmele ile sağ taraftan başlar çıkarırken de soldan çıkarmaya başlardı. Yazın en hafif elbiseleri giyer elbiselerden de en sevdiği beyaz renkli olanlarıydı.
      Hastaları ziyaret eder onlara sabırlı olmalarını tavsiye eder onlara böyle musibetlerin ve hastalıkların mükafatının büyük olduğunu söyler onlara selefi salihinin menkıbelerini anlatırdı. Kibir, riya, ucub, gıybet, hased, kin, adavet, çekememezlik, nemime vs. gibi şeylerin kalbin kötü hastalıklarından biri olduğunu söyler bunların izalesi için bazı talimatlar verirdi.
    Tevekkül sahibi bir kişiydi. Fakat tedbiri de elden bırakmazlardı. Her şeyin Allah�tan olacağını yakinen bilir bu konuda da bir kişinin Peygamberimize gelerek �devemi bağlayıp ta mı tevekkül edeyim yoksa bağlamadan mı tevekkül edeyim� sorusuna Peygamberimizin �deveni bağla ve ondan sonra tevekkül et� dediğini ifade ederek bu konuda Peygamberî metodu takip etmemiz gerektiğini vurgulardı.
    Hiç şüphesiz ki onu yüksek makamlara eriştiren bir çok yüksek değerler vardı. İşte bunlardan birisi de Şeyhinin  talimatı doğrultusunda hiçbir dünya menfati gözetmeksizin yalnız ve yalnız Allah rızası için yaptığı ilim tahsili ve halis niyetle yaptığı amelleridir. Bununla birlikte Gavs hazretleri dünya ve ahiret ölçüsünü çok iyi ayarlamış, her iki dünyaya da Kur�an ve Sünnetteki ölçüler içinde değer vermiş ve nihayetinde bu dünyadaki vazifesini yapmış geride ise salih evlatlar, kendisinden faydalanılacak ilim ve insanların menfatine olan sadaka-ı cariye nevinden üç değerli hazine bırakmıştır.
    Hediyeleşmesiyle ilgili olarak, yanına ziyarete gelenlere bazen teşbih veya misvak yahut kitap hediye ederdi. Kendisine hediye edilen şeyleri de kabul eder fakat onları kendisi için tutmaz talebelere veya fakirlere dağıtırdı. İrşadda iken verilen hediyeleri kabul etmezlerdi. Kendileri iktisada riayet ederler kesinlikle bencil davranmayıp iktisatlı -tutumlu- olmayı tavsiye eder israftan kaçınmayı telkin eder, ihtiyaç anında varını yogunu ortaya koyarlardı. Rızık konusunda hiçbir zaman endişeye düşmez, kıtlık zamanlarında dahi daha bir hassasiyetle fakirlere tasaddukta bulunur, rızkın Allah�a ait olduğunu yakinen bilirlerdi. Üstad hazretleri ilimle iştiğal ettikleri için ticaretle meşkül olamazlardı, fakat �ticarette bereket vardır� derdi. Üzerinde fazla para taşımaz, ihtiyacı kadar alırdı.
    Çocuklara karşı gayet şefkatli davranır onların başını okşar, gönüllerini alır onlara ihsanlarda bulunurdu. Seyda hazretleri hastalığından dolayı bazen ayaklarını uzâtırdı. Ancak o mekanda bir çocuk dahi varsa ayaklarını toparlardı ki bu halleri onun ne kadar yüksek bir ahlaka sahip olduğunu ifade etmektedir. Fakir ve zengin insanlara karşı farklı muamele yapmaz onlara aynı mesabede şefkat ve merhamet gösterirdi. Fakat fakir insanların daha fazla sıkıntı çektiğinden onların içindeki yeri daha bir başkaydı. Yine sadaka dağıtırken sadakasını fakirlere tasadduk eder, bunlar içinden de yetim olanları tercih ederdi.
    Mübarek geceleri ihya etmeye özen gösterir o gecelere ait tesbih zikri yapar, salavat-ı şerife çeker ve bol bol Kur�an�ı Kerim okurdu. Ramazan-ı şerifte Kur�an�ı hatmetmek adetlerindendi. Devlet adamlarıyla siyasî bağlamda olan ilişkileri hiç olmamıştır. Kendisini ziyarete gelen devlet erkanının dua talep etmeleri halinde onlara �Ya Rabbi dine yardım ve hizmet edenin Sen yardımcısı ol� diye dua ederdi. Mektuplaşması bağlamında da irşad ve taziyeler için mektup yazdırırdı. Misafir ağırlamayı çok sever onlara ikramlarda bulunurlardı. Misafirsiz kaldığında üzülürdü.
      


Ufuklar sisli yıldızlar süzgün, ay buğulu.
Olgun bakıyor muhteşem Kehkeşan öteden.
Gözlerim birkaç asırlık hicranla dopdolu,
Kulaklarımda hasret nağmeleri her telden.

ŞEYH ABDÜRREZZAK (K.S) EFENDİMİZİN VEFATI
    Üstadımız 1970 yılında Kızıltepe�ye yerleşmiştir. Ömrünün geri kalan kısmını burada geçirmiş Molla Bedirhan (Seyda�nın halifesi)�in dediğine göre Seyda hazretleri vefat etmeden önce kendisini ziyarete gelen herkese bundan sonra ancak Kevser havuzu üzerinde kavuşmamız olacaktır, dediği rivayet olunmuştur. Hakikaten herkesle vedalaştıktan sonra 18-08-1980 yılı Ağustosunun Pazartesi günü saat 4-00�da hakkın rahmetine kavuşmuştur. Vefatı kendilerine adeta Cenab-ı Allah tarafından ilham olunmuştu. Vefat haberi,  talebelerini ve sevenlerini çok üzüp ağlatttı. Duyulduğu her yerde gözyaşları döküldü. Hüzün ve keder sevenlerinin yüreğine bir zehirli hançer gibi saplandı.
    Vefatı İslam aleminde büyük bir acı uyandırdı. İlim ve irfan ehli ile halk onu kaybettiklerine günlerce yanıp ağladılar. Molla Muhammed (Şeyh Selahaddin� in  Halifesi ): Şeyh  Selahaddin hazretleri (k.s) bana  şöyle anlattı: Bir gün Seyda hazretleri, şu merkatın bulunduğu yerde etrafı çiçeklerle süslü olan mekanda   oturuyordu. Şeyh Abdurrahman Aktepe hazretlerinin mealen şu beytini söyledi:
O merkatta  bilmiyorum
Ne yapacağımı bilmiyorum.
Elimde Allah�ın rahmetinden başka hiçbir şey kalmamıştır.
Şeyh Abdurrahman o kabirde demişken, bizim üstad ise şu anda bizzât bulunduğu yere vurarak bu  kabirde diyordu. Demek oluyor ki,  kendisinin defin edileceği yer orası olacaktır.
    Yine Molla Bedirhan (Seyda�nın halifesi) anlattığına göre Merhum  Seyda hazretleri Ramazan ayından önce çok sevdiği bir hocanın yanına davet edilmişti. Yemekler yenildikten sonra köy sahiplerinden birisi şöyle dedi. Üstadım bize ne zaman teşrif buyuracaksınız. Seyda hazretleri şöyle buyurdular: �Bundan sonra artık hiçbir yere gitmeyeceğim.� Hakikaten ondan sonra hiçbir yere gitmeden vefat etti.
    Seyda Hz.leri vefatına kısa bir zaman kaldığında şöyle bir mesele anlattı: Şeyh Ebel Kasım Kuşeyrî 84 yaşına bastığı zaman bir talebesine �çarşıya git 84 yaşında bir köle bul, onu satın al ve sonrada onu azad et� dedi. Talebe çarşıya gidip 84 yaşında köle aramaya başladı. Fakat bu yaşta bir köle bulamadan döndü. Talebesi Şeyh Ebel Kasım Kuşeyrî�ye �efendim 84 yaşında bir köle bulamadım. Zira köleler 60 yaşında kendiliğinden azad edilirmiş� dedi. Bunun üzerine Şeyh Ebel Kasım: �Ya Rabbi! Köleler dahi 60 yaşında kendiliğinden azad ediliyor. Oysa sen bizi affetmiş misin acaba� der. Şeyh Ebel Kasım Kuşeyrî geceleyin uykuya daldığı bir sırada rüyasında ona şöyle bir ses gelir: �Ya Şeyh Ebel Kasım seni affettik.� Bu hadise üzerinden birkaç gün geçtikten sonra Şeyh Ebel Kasım Kuşeyrî vefat etti. Seyda Hz.leri bu olayı anlatmakla kendi yaşını ve vefatının yakın olduğunu söylemek istiyordu. Ve gerçektende Seyda Hz.leri 84 yaşında vefat ederek Hakkın rahmetine kavuşmuşlardır.

ŞEYH ABDÜRREZZAK (K.S)�IN MENKIBELERİNDEN BAZILARI
    Molla Bedirhan (Seyda�nın halifesi):
    Seyda, Suriye�den Türkiye�ye geldiği zaman halk  arasında adı duyulmaya başlandı. Yakın, uzak her yerden  ziyaretine gelirlerdi. Bu ziyaretlerin birinde Diyarbakır�dan kalabalık bir gurup gelmişti. Bu gurubun içerisinde Molla Abdurrahim isminde bir hoca vardı. Seyda etrafındakilere sohbet etmeye başladı. Yapmış olduğu sohbet ayrı ayrı konulardandı. Buna çok şaşırdık. Seyda�nın sohbeti devamlı bir konu üzerinde olurdu. Biz bunun bir hikmeti vardır dedik. Sohbet bittikten sonra Seyda kalkıp gideceği zaman Molla Abdurrahim Seyda�nın ayakkabılarını Seyda�nın önüne koyarak bastonunu eline verdi. Seyda yürümeye başladı. Meğer ki hocanın kalbinde bir şeyler varmış ki Seyda hemen dönüp hocaya baktı ve ona şöyle dedi: �Allah senden razı olsun ve dünyada mesut etsin.� O zaman o hoca cemaate dönerek Seyda kalbimdeki isteğin aynısını söyledi. Sizinkilere ne oldu dedi. Onlarda �evet bizimkileri de sohbet esnasında beyan etti� dediler. İşte o cemaatten biride bendim.

***
    Molla Bedirhan (Seyda�nın halifesi): Halilan köyünde -Seyda�nın bulunduğu köyde-. İki aile vardı ki bu aileler rekabet içerisindeydiler. Fakat Seyda geldikten sonra aralarını düzeltti. Onları birbiriyle barıştırdı. Fakat onlara bağlı bazı kişilerin çıkarları kalmadığı için onları kışkırttılar. Bunu duyan Seyda hazretleri, onlara her ne kadar nasihatte bulunduysa da  bulunduysa da yinede kar etmedi. Zâten Seyda hazretleri onların barışmaları için orada bulunuyordu. En sonunda oradan taşınıp başka bir yere gitmeyi arzuladı. Köylülerde Seyda�nın gitmemesi için bir daha barıştılar. Fakat yine husumet oluştu. Oluşan bu husumetin kavgaya dönüşmesi üzerine Seyda oraya gelip her iki tarafı evlerine gitmeleri için ikna etti. Evlerine gitmekteyken fitnecilerden birisi gidenlere nereye gidiyorsunuz, ne fayda elde ettiniz diye onları tahrik etti. O zaman Seyda hazretleri şöyle bedduada bulundu: �Bu fitneyi körükleyip sebebiyet verenin gözüne kurşun girsin� dedi ve  Seyda  aralarından ayrıldı. Çıkan çatışmada o fitnecinin gözüne bir kurşun isabet edip helakine sebep oldu.

***
    Molla Cemil anlatıyor:
    Ben Suriye�de okuyordum beni şehre gönderip bir otobüs getirmemi istediler. Çünkü Şeyh Ahmed�e gidecektik. Arabayı getirdim. Giderken Halid köyünde bir dere vardı arabanın tekerleri deredeki çamura iyice battı. Biz ne kadar uğraştıysak arabayı çıkaramadık. Oranın ağası Seyda Hz.lerine haber göndermemizi istedi. Seyda Hz.leri geldi ve bize �ben ne yapabilirim ki� dedi. Ağa &nbs
ahlakin nebevi dumilan asireti el-halili ferha ferda gulsum ummu halilan durakli kahya kolu mardin li mazi menbail ilim molla mustafa seyda hz seydai molla seyh abdurrezak seyh cemal seyh muhamed hafid seyyid omer talebelerine ders   
Yorum Yok.
İsim
Email
Yardım
Saat
Yeni Proğramlar
Yeni Haberler
Anket
Mesajlar
Giriş ya da Kayıt Mesaj göndermek için!
Arayüz
Google Reklam1
Sitemizden Hoşlandınız mı?
Çok kullanışlı.
Evet güzel
Gelişmesi lazım.
Beyenmedim.
Tasarım Kötü!
İçerik Kötü!
Sonuç
(32 Yorumlar)
 
Bana Ulaşmak için MSN : msn'adresinden ulaşabilirsiniz.

Bu site bir bilgi paylaşım sitesidir. Kaynak belirtilmeden hiç bir yazı, döküman, içerik gibi unsurlar alınamaz https://TRBILGI.NET

Site Haritası

 Bu site http://www.trbilgi.us ( united stages ) içerikli domaini desteklemektedir.

MemHT Portal is a free software released under the GNU/GPL License by Miltenovik Manojlo