çeçenistan
Çeçenistan ve AGİT Zirvesi
16 Kasım 1999 Salı
Bugünlerde İstanbul'da düzenlenen AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) zirvesinin ana gündem maddesi insan hakları konusu. Bundan dolayı değişik ülkelerden insan hakları kuruluşları daha zirve toplantıları başlamadan önce İstanbul'a gelerek irtibatlar kurmaya başladılar. Biz de bu vesileyle Cuma dergisinin geçen hafta çıkan sayısı için yazdığımız yazıda AGİT zirvesi öncesinde Türkiye'nin insan hakları puanına dikkat çekmiş ve bu çerçevede özellikle son birkaç hafta içinde birbiri ardından işlenen insan hakları ihlallerini dile getirmeye çalışmıştık.
İstanbul'da insan hakları konusunun ana gündem maddesini oluşturacağı AGİT zirvesi düzenlenirken Çeçenistan'da da tam anlamıyla bir insanlık dramı yaşanıyor. Çeçenistan devlet başkanı Aslan Meşedov bu yüzden AGİT zirvesine katılacak devlet başkanlarına çağrıda bulunarak bu meselenin zirvede ele alınacak meselelerin baş sırasına konulmasını ve Rusya'nın katliamının durdurulması için gereken her şeyin yapılmasını istedi.
Çeçenistan gerçeği aslında AGİT zirvesi için bir imtihandır. Bu teşkilatın bu meseleyle ilgili olarak takınacağı tavır insan hakları konusunda gerçekten samimi mi olduğunu yoksa bu konunun sadece laf ebeliğini yaparak söylediklerini siyaset malzemesi olarak mı kullandığını gösterecektir. Bundan önce Helsinki'de düzenlenen AB-Rusya zirvesinde Rusya başbakanı Viladimir Putin biraz sigaya çekilmişti. Ancak pratiğe yansıyan bir şey yapılmadığından Rusya, katliamı ara vermeden sürdürdü. Bugün AGİT Zirvesi'nde çok sayıda devlet başkanı bir araya gelmekte, önemli bir uluslararası güç oluşmaktadır. Her ne kadar AGİT'in yaptırım gücü olmasa ve aldığı kararlar da tavsiye kararları niteliği taşısa da bu zirve münasebetiyle bir araya gelen devlet başkanlarının ortak tavır takınmaları Rusya'yı mutlaka geri adım atmaya, Çeçenistan'daki vahşi katliamı durdurmaya zorlayacaktır.
Biraz önce de işaret ettiğimiz üzere AGİT zirvesi münasebetiyle ayrıca çok sayıda insan hakları kuruluşunun yetkilisi İstanbul'a geldi. Bu kuruluşların da Çeçenistan meselesine tam bir samimiyetle ilgi göstererek toplantılara katılan devlet yetkililerini etkilemeye çalışmaları gerekir. Bu konuda gösterecekleri lobi çalışmaları ve meseleye sahip çıkmaları onların da insan hakları konusundaki samimiyetlerini ortaya koyacaktır.
Bütün herkesin açıkça bildiği üzere Rusya'nın Çeçenistan konusunda ortaya attığı iddialar tamamen gerçek dışı iddialardır. Rus güçlerinin Çeçenistan'da yaptıkları Belgrat yönetimine bağlı Sırp güçlerinin Kosova'da gerçekleştirdiklerinden farksızdır. Üstelik Rusya Federasyonu, Yugoslavya Federasyonu'na nispetle daha geniş askeri imkanlara sahip olduğundan onun gerçekleştirdiği saldırılar daha büyük tahribatlara ve daha çok can kaybına sebep olmaktadır. Rusya yönetimi daha çok hava bombardımanlarına ve karadan karaya füze saldırılarına ağırlık verdiğinden daha çok sivil insanların zarar görmelerine sebep olmaktadır. Bundan önceki savaşta edindiği tecrübeler ona askerlerinin mücahit güçler karşısında çok fazla direnemeyeceklerini öğretti. Bu yüzden hava ve füze saldırılarına ağırlık vererek daha çok sivil insan kaybına sebep olmak ve böylece Çeçenistan yönetimini kendine teslim olmaya zorlamak için çalışıyor. Yüz binlerce sivilin Inguşetya ve Gürcistan'a sığınması yüzbinlercesinin de sığınmak için kapılara yığılması saldırılardan en çok sivillerin zarar gördüğünü belgelemeye yetecek apaçık bir delildir. Rusya şimdi sınır kapılarını da kontrol altına aldığından bu insanların başka bölgelere sığınmalarını da engelliyor. Bu ise sınır kapılarına yığılan kalabalıklar arasında açlığa ve hastalıkların yayılmasına sebep oluyor. Kosova halkı en azından Arnavutluk ve Makedonya'ya sığınma fırsatı buluyordu. Çeçenistan'ın Gürcistan'a bakan sınırları dışında bütün her tarafı Rusya Federasyonu tarafından kuşatılmış olduğundan bu ülkede saldırılardan etkilenen insanlar sığınacak yer de bulamıyorlar.
İşte AGİT toplantısına katılanlar böyle bir dram karşısında alacakları tavırla insan hakları konusundaki samimiyetlerini göstereceklerdir.
"Terörist" olarak ilan ettikleri Usame bin Ladin'i teslim etmediği için, zaten kendi canıyla uğraşan Afganistan'a ambargo uygulayan BM ve ona yön veren güçler eğer Rusya'nın Çeçenistan'daki katliamlarına seyirci kalmaya devam ederlerse "insan hakları" konusunda inandırıcılıklarını artık tamamen kaybedecek, bu konuda söylediklerinin propaganda amacına yönelik kuru laf salatalarından başka bir şey olmadığı ortaya çıkacaktır.
AGİT Zirvesi'nden Çıkan
23 Kasım 1999 Salı
Geçen haftaki yazımızda AGİT Zirvesi öncesinde Çeçenistan meselesini gündeme getirmiş ve zirvede alınacak tavrın bu kuruluşun "insan hakları" konusundaki samimiyetini ortaya koyacağını dile getirmiştik. Bu haftaki yazımızda da zirveden çıkan sonuçların genel bir değerlendirmesini yapmaya çalışacağız.
Hepimizin de bildiği üzere AGİT Zirvesi'nde Çeçenistan'daki insanlık dışı vahşi katliamın durdurulması için söze gelir, elle tutulur bir şey yapılmadı. Maalesef sadece laf kalabalığı yapıldı. Amerika'nın "insan hakları" konusundaki iddialarında samimi olmadığı, bu konuyu daha çok siyasi hesapları ve birileri karşısında üste çıkmak için değerlendirdiğini bir kez daha gördük. Fakat şunu da itiraf etmeliyiz ki Amerika en azından bu işin sözlü politikasını becerdi. "Çeçenistan Rusya'nın iç meselesidir iddiasıyla insanların topluca katledilmelerine de izin veremeyiz" diyebildi. Ne yazık ki, başbakan Bülent Ecevit, Türkiye adına yaptığı açıklamada Çeçenistan'ın Rusya'nın iç meselesi olduğunu söyleyerek Rusya'yla "terörizme karşı işbirliği anlaşması" imzalayabilmişti.
Birçok basın yayın organında da dile getirildiği üzere Çeçenistan meselesinin AGİT İstanbul Zirvesi'ne damgasını vurduğu bir gerçektir. Ancak her şey lafta kalmış, zulmün ve katliamın durdurulması için pratiğe dönük ciddi bir adım atılmamıştır. Zirve sonrasında yayınlanan İstanbul Deklarasyonu'nda da Çeçenistan meselesi öncelikli olarak yer aldı. Fakat meselenin deklarasyonda yer alış şekli daha çok Rusya'yı memnun etmiştir. Çünkü maddede, Rusya'nın toprak bütünlüğüne saygıya ve terörizmin her çeşidine karşı durulmasına vurgu yapıldıktan sonra Çeçenistan meselesinin görüşmeler yoluyla çözüme kavuşturulması isteniyor. Bu üç unsurun bir arada zikredilmesi daha çok Rusya'nın işine yaramıştır. Çünkü Rusya bugün, Çeçenistan'ın kendi toprağı olduğunu iddia ediyor. Oysa bundan önceki bağımsızlık savaşı sonrasında imzaladığı anlaşmada Çeçenistan'ın tam bağımsız bir ülke olmasını kabul etmişti. Bu yıl Dağıstan'daki olayları bahane edip o anlaşmayı ihlal ederek bu ülkenin topraklarına girdi ve bir işgal gerçekleştirdi. Ardından da anlaşmayı tümüyle hiçe sayarak Çeçenistan'ın Rusya toprağı olduğunu iddia etmeye başladı. Hal böyleyken Çeçenistan meselesinin çözümüyle Rusya'nın toprak bütünlüğü bir arada zikredilirse Moskova yönetiminin tezi zımnen kabullenilmiş ya da üstü kapalı bir şekilde güçlendirilmiş olur. Oysa işin gerçeğinde Çeçenistan'da yaşanan olayların Rusya'nın toprak bütünlüğüyle bir ilgisi yoktur. Bu olaylar karşısında asıl Çeçenistan'ın toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesine vurgu yapılması gerekirdi. Terör konusuna gelince: Terörün her çeşidine karşı olabilirsiniz. Bu normaldir ve hatta gereklidir. Fakat Çeçenistan meselesinin çözümüyle alakalı olarak buna vurgu yapılması yersiz ve anlamsız olduğu gibi yine Rusya'nın tezini teyit anlamı taşımaktadır. Çünkü Rusya, Çeçenistan'daki halkın bağımsızlığını korumak için verdiği mücadeleyi terör olarak nitelemektedir. Eğer bu terörse bütün bağımsız ülkelerin ordularının bir tür terör örgütü olarak kabul edilmesi gerekir. Çünkü bu orduların birinci görevleri ülkelerinin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını korumaktır. Rusya'nın Dağıstan'daki gelişmelerle Çeçenistan hükümetini irtibatlandırması ise tamamen kendine özgü ve ispat edilememiş bir iddiadır. Eğer dünya Rusya'nın bu iddiasını tahlil etmek istiyorsa hemen o iddiayı peşinen kabul etmemesi bir araştırma heyeti oluşturarak iddianın dayanaklarını gözden geçirmesi ve adil bir karara varması gerekir. Çünkü Çeçenistan da konuyla ilgili olarak Rusya'nın söylediklerinin tam tersini söylüyor. Kaldı ki Dağıstan'da yaşananları terör olarak nitelemek de yanlıştır. Doğu Timor'daki bağımsızlık davasını sahiplenen, oradaki bağımsızlık yanlısı hıristiyanlara her yönden arka çıkan BM ve ona yön veren uluslararası güçler Dağıstan'daki olaylara hemen terör damgası vururlarsa iki yüzlülüklerini iyice gün yüzüne çıkarmış olurlar.
Sonuç olarak şunu ifade edelim ki AGİT Zirvesi'ndeki fiyasko Rusya'ya daha da cesaret kazandırdı. Çünkü birileri kendilerine endişe veren yerlerin fos olduğunu, korkulacak bir yönünün olmadığını gördüklerinde kendilerini daha da rahat hissederler. Dolayısıyla AGİT Zirvesi'ndeki fiyasko da Rusya'yı rahatlatmış ve Çeçenistan'a yönelik vahşi katliamlarında, insanlık dışı saldırılarında daha da cesaret kazanmasına sebep olmuştur.
|