çeçenistan gündemi
Çeçenistan Gündemi
31 Ağustos 2002 Cumartesi, Vakit gazetesi
Daha önce de değişik vesilelerle dikkat çektiğimiz üzere geniş zamana yayılan bir mücadele, belli bir süreden sonra rutin hale geliyor ve gündemden düşüyor. Aynı şey sürekli devam edip giden zulüm ve terör hadiseleri için de söz konusudur. Bu durum da kamuoyunun bu gibi gelişmelere karşı duyarlılıklarını yıpratmakta hatta bazen tümüyle ortadan kaldırmaktadır. Filistin topraklarındaki İsrail vahşeti karşısında duyarlılıkların bu derece yıpranmış olmasının sebeplerinden biri işte bu zamanın yıpratması ve rutinleşme hadisesidir. Aynı durum Çeçenistan'daki direniş ve Rus zulmü açısından da söz konusudur. Bu hadiselerin yeniden gündeme taşınması ve dikkatlerin o yöne doğru yönelebilmesi için gündelik gelişmelere ek olarak onları aşan bazı önemli gelişmelerin yaşanması gerekmektedir. Filistin'de İsrail işgal devletinin "koruyucu duvar" adını verdiği vahşi operasyon karşısında duyarlılıklar yeniden canlanmış, tepkiler harekete geçmişti. Ancak belli bir süreden sonra bu hadise de rutinleşti. Siyonist saldırganların yataklarında uyuyan bebekleri öldürdükleri Gazze katliamı duyarlılıkları yeniden harekete geçirdiyse de çok sürmeden yeniden eski yıpranmışlığa dönüldü. Oysa İsrail vahşeti bütün şiddetiyle devam etmektedir. Biz elimizden geldiği kadar bu konuyu gündeme getirmeye, İslami ve insani bakış açısıyla Filistin meselesine yaklaşanların duyarlılıklarını canlı tutmaya çalışıyoruz. Bu haftaki yazımızda ise Çeçenistan meselesiyle ilgili bazı gelişmeleri tahlil etmeye çalışacağız.
Uzun süreden beridir gündeme çok fazla gelmeyen Çeçenistan konusu, son zamanlarda yaşanan bazı önemli gelişmeler sebebiyle yeniden gündeme taşındı. Bunların birincisi Rusya'nın 100'den fazla askerini taşıyan bir helikopterinin düşürülmesi oldu. Bu, Rusya'nın, Çeçenistan'ı son işgalinden buyana aldığı en ağır darbeydi. Bu olayla birlikte Rusya, Çeçenistan'da hakimiyeti ele geçirmenin ve bu bataklıktan kendi planlarına uygun bir şekilde çıkmanın kolay olmayacağını yeniden gördü. Rusya, bu olayın hemen öncesinde de Çeçenistan'daki cephelerde birçok askerini kaybetti. Orada aldığı darbelerin acısını ise Çeçen mültecilere sadece lojistik açıdan kolaylıklar sağlayan, kapılarını açan, başka yerlere göç etmelerine kısmen de olsa fırsat veren ve kendilerine insani yardım ulaştırılmasına imkan sağlayan Gürcistan'dan çıkarmak istedi. Bu amaçla da Gürcistan'a havadan saldırılar düzenledi. Rusya'nın istediği Çeçenlere bütün kapıların kapatılması ve onların tüm sivillerinin elinde rehine haline gelmesidir. Böylece sivillerin çekecekleri eziyetleri, cephede savaşan mücahitleri kendi isteklerini kabule zorlamak için değerlendirmeye çalışacaktır. Rusya Federasyonu sınırları içinde bulunan mülteci kamplarında yaşayan Çeçen mültecilerin çektikleri eziyetler, Moskova yönetiminin bu konuda izlediği politika hakkında bize fikir vermektedir. Örneğin Tyer mülteci kampındaki Çeçen mültecilerin yiyecek alabilmek için elbiselerini sattıklarına dair haberler, Rusya sınırları içinde bulunan kamplardaki mültecilerin ne gibi eziyetler çektiğini göstermektedir. Aslında alınan bilgiler sadece Tyer kampındakilerin değil, Rusya içindeki kamplarda yaşayan tüm Çeçen mültecilerin aynı durumda olduklarını gösteriyor. Bunların büyük bir ekseriyeti açlık tehlikesiyle karşı karşıya.
Son dönemde Çeçenistan konusuyla ilgili olarak dikkat çeken bir gelişme de ülkenin eski başbakanı Turpalali Atgeriyev'in Rusya zindanlarından birinde hayatını kaybetmesi oldu. Rusya bu ölüm olayıyla ilgili çeşitli iddialar ortaya atarak Atgeriyev'in sağlık sebeplerinden dolayı öldüğüne insanları inandırmaya çalıştı. Ancak iddiaların çelişkili olması bu ölümün şüpheli olduğunu gösteriyordu. Zaten Atgeriyev'in zindana girmeden önce sağlık durumunun gayet iyi olması da Rus iddialarının inandırıcı olmadığını ortaya koydu. Çünkü Rusya'nın Atgeriyev'in ölüm sebebi olarak gösterdiği böbrek yetmezliği veya kan kanseri insanı kısa sürede değil uzun bir zaman süreci içinde ölüme götüren hastalıklar.
Çeçenistan meselesiyle ilgili olarak ele alınması gereken bir husus da ABD'nin son dönemdeki yaklaşımıdır. Bu konuyu, ABD'nin bugünkü yaklaşımını geçmişteki yaklaşımıyla kıyaslayarak biraz tafsilatlı ele almak gerekir. Dolayısıyla inşallah bu konuyu Cuma dergisinin önümüzdeki hafta çıkacak sayısı için yazacağımız yazıda ele almaya çalışacağız.
|